Bölüm OnSekiz: Armut Dibine Düşer

516 39 460
                                    


Herkese merhaba.

Kıvanç Karadağlı'nın kardeşi Demir Han Karadağlı'nın hikayesinin adı ADAM OL. Tamamlanmış bir hikaye. İsteyen okuybilir.

İyi okumalar.

Bölüm OnSekiz: Armut Dibine Düşer

Es'in anlatımıyla...

Bazı insanlar yedisinde neyse yetmişinde de odur diye söylemişler ya hani, çok da doğru söylemişler.

Ve, armut dibine düşer, elmanın dibine değil, dedikleri de çok doğruydu.

Küçüktüm. Bazı şeylerin farkına varmayacak kadar küçüktüm. Annemle babamı kaybetmiş, halamın yanında yaşamaya başlamıştım. O zamanları hayal meyal hatırlıyordum ve onlara minnet ediyordum. Küçücük yaşımda, uyandığım gibi yatağımı toplar, kahvaltımı güzelce yapar, masanın toplanmasına yardım falan ederdim. Yani, halama yük olmayayım diye elimden geleni yapardım.

Beni çok severdi. Kara kuzusuydum ben onun. Dizinde oturup çok kez beraber dizi veya film izlediğim olmuştu, çok da eğlenirdim. Onun bir melek olduğunu düşünüyordum o zamanlar. Annemin ve babamın birer melek olduğunu söyleyen insanı melek olarak görürdüm.

Annemle babamın kanatları kırıldığı için ölmüşlerdi ama halamın kanatları vardı. Aydan Öztürk, kanatlı bir melekti benim gözümde, çok küçükken.

Sırf yanına ben geldim diye işi bırakmıştı. Bunu bana söylerdi. Sen varsın halam, derdi, sana bakayım diye işi bıraktım ben. O zamanlar gözümde ve gönlümde melek olduğu için onun hakkını ödeyemeyeceğimi düşünürdüm. Büyüdükçe anladım.

Aslında benim yüzümden işi bıraktığını, kendi hayatına benim karıştığımı ima edermiş. Çünkü bana bunu sadece, evde bir zarar yaptığımda, ufak da olsa yaramazlık yaptığımda söylerdi. Ben de vicdan azabından geberirdim.

Keşke cidden geberseydim.

Timur abim, bana evde arkadaş olan, yoldaş olan bir insandı. Her zaman onunla muhabbet ederdim. Kız kardeşiydim onun, öyle derdi. Ne olursa olsun ilk ona giderdim. O da okulda, arkadaşlarıyla yaptıklarını bana anlatırdı, gülüşürdük falan.

On üç yaşıma geldiğim zaman, o beni zifir kara yapan güne geri dönmüştüm bu gece. Aslında her şey çok güzel başlamıştı.

Mine ile beraber hazırlanıp kapının önüne çıkmıştık. Timur abim her zamanki fiyakasıyla gelmişti yanıma. Ara ara gelirdi zaten. Halamın ve eniştemin burada olduğumu bildiğini biliyordum ama asla onlarla muhatap olmamıştım bu zamana kadar.

Gittiğimiz mekanda ben etrafıma bakınıyordum. Yakışıklı bir bey varsa tavlardım onu. Biraz takılır, sıkılınca ayrılırdım. Derken ben yakışıklı bir bey bulup elimde kadehle oynayarak yanına doğru gitmeye başladım. Geldiğimizden beri bakışıyorduk keretayla.

"Selam," dedi o da bana doğru yaklaşarak. Hafif çakır keyfiydim. Zaten alkole alışkındım, kafayı bulmazdım. Mi'nin aksine. Sadece çok içince midem bulanır, kendimi kustururdum alkolden arınmak için.

"Selam," dedim ben de gülümseyerek. Elimizdeki kadehleri tokuşturduk. Hem dans edip hem tanışıyor, muhabbet ediyorduk. Uzun boylu, esmer güzeli bir keretaydı kendisi. Kara kaşlı, kara gözlü yiğit bir delikanlı duruyordu.

Bir ara arkama doğru bakıp," Oha," dediğinde ben de arkama döndüm. Bir de ne göreyim? Bizim taş adam enişte birisini dövüyordu. Mi ayakta, yandaki masadan kadeh alıp dikti kafasına.

Sus, Tamam Mı? (+18)Where stories live. Discover now