Bölüm Yirmi Üç: Söz

546 27 229
                                    

Allah herkesi farklı yaratmıştı. Öyle yaratmıştı ki, herkes aynı olmasın, herkes hür iradesine göre davransın istemiş. Kimi kara gözlü, kimi mavi gözlü olmuş ki insanlar birbirlerini ayırt edebilsinler diye. Onun yarattıklarına yaptıklarına kimsenin aklı sırrı ermezdi. Zaten ona kusur bulmak biz aciz kullara da düşmezdi. Bizim yapmamız gereken tek şey şükür etmek, dua etmek ve sabretmekti.

Sabırla atın üzerinde yavaş yavaş ilerlerken Kıvanç çenesini omzuma koyuyor, arada atın başını okşar gibi yapıp beni öne doğru eğiyor, dudaklarını bilerek bana denk getiriyordu. İstifimi bozmadan öylece bekliyordum. Karanlıktı. Yarım ay dışında etrafı aydınlatan hiçbir ışık yoktu. Seyrek ağaçların olduğu bir arazide ilerliyorduk. Bir çok ilkimi onunla yaşadığım gibi, ata binme ilkini de onunla yaşıyordum. Zevkliydi bence. Özendiğim hayvanın üzerinde sakince ilerlemek güzeldi.

Biraz sonra atı durdurduğunda önce attan o indi, ardından elini bana uzatınca tutup beni indirmesine yardımcı oldum. Atın ipini bırakırken Bir Numara'yı tekrar öpüp okşadı. "Sen bizi burada bekle oğlum," dedikten sonra elini bana uzattı. "Hadi bakalım Mine hanım, gereksiz sorunumuzu çözelim artık."

"Elini tutmak zorunda değilim çünkü sana tripliyim Kıvanç," diye söze başladığımda yürümeye başladık, "Hayatım hakkında artık benden daha fazla söz hakkına sahip olduğunun farkında mısın acaba?"

Yürürken çatık kaşlarla dönüp ona baktım. Bakışları karşıya dönükken başını aşağıya yukarı salladı. Alt dudağını ısırıp bıraktı. "Dök içindekileri," diye mırıldandı.

"Dökeceğim zaten. Tuğçe maketime zarar verdi. Okey, anlıyorum. Tamam mutlu olmam için gittin en çok parayı sen verdin o maketi aldın. Hadi ona tamam. Ee? Döndün Tuğçe ders alsın diye bölüm başkanıyla görüştün. Yetmedi benden özür dilemesi için zora koştun onu. He bak bir yerde haklıydın, Es'in abisiyle görüşmem o gece iyi değildi. Tamamdır, onu da anladım. Adam şerefsiz piçin tekiydi. Dediğin, düşündüğün gibi çıktı. Niyeti farklıydı. Yine o zaman da sen kazandın. Peki bugün yaptığına ne demeli Kıvanç? Bak bugün benim başıma gelenden haberin muhakkak olmuştur. Eminim bir sürü kuşun sana haber uçurmuştur."

Yürümeyi bıraktığımda bir uçurumun kenarında durmuştum. Sinirle yere oturup kollarımı bacaklarıma sarıp ona baktım. O da gayet rahat bir tavırla yanıma oturup karşıdaki, uçurumun diğer tarafındaki dağa bakmaya başladı.

"Senin aldığın her nefesten haberim var benim güzelim. Elbette haberim olacak. Elbette senin her şeyinden haberim olmalı. Çünkü sana daha önce de anlattım. Orospu çocuğunun biri yüzünden ben senelerce ailemden, kardeşimden, yerimden yurdumdan oldum. Dostumuz olduğu kadar düşmanımız da var. Ve düşman, düşman olduğunu değil. İlk olarak düşmanının zaafından vurur. Benim zaafım da sensin. Bir düşmanım var, o düşman da beni seninle yaralamak istiyor. Niyeti öldürmek değil ama sürüneyim diye uğraşıyor."

"Küçük çocuk değilim Kıvanç," dedim net bir sesle, "Bana bunları en başından anlatmak yerine, bana olup biten her şeyi en başından olduğu gibi en şeffaf haliyle anlatmak yerine neden aramızda gereksiz bir problem olmasına sebep oluyorsun? Bugün karşıma çıkan kişi senin düşmanın mıydı?"

"Sayılır," dediğinde ben ona bakıyordum ama o ciddiyetle karşıdaki dağı seyrediyordu.

"Kim oluyor o, neden sana düşman?"

"Bazı insanlar düşman olmak sebep aramaz güzelim," bir kaç saniye gözlerime bakıp tekrar karşılara baktı, "Ve bu yaşıma kadar öğrendiğim bir şey varsa o da, ne kadar çok şey bilirsen, o kadar bela seni bulur."

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Dec 04, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Sus, Tamam Mı? (+18)Where stories live. Discover now