13. YALAN SAVAŞLAR

55 22 47
                                    

Bu kitapta bahsi geçen karakterler, kurumlar ve olaylar her ayrıntısıyla kurgudan ibarettir ve kalemime aittir. İyi okumalar!


Billie Eilish, NDA



AYAZ'DAN.



Düştüğümde yanımda yoktun.

Bana acımı dindirecek hiçbir şey verilmedi.

Düştüğümde yanımda yoktun.

Herkes yanımdaydı ama ben düşene kadar.

Düştüğümde yanımda sen de yoktun.

Kırk yerimden kırıldım, gözlerimdeki hayat soldu ve kayboldu. Seni şehit düşüren her kimse aynı şeyi bana da yapmaya çalışıyordu. Bir yolu yoktu, zamanı geriye almanın hiçbir yolu yoktu ve o gün senin için kurduğum cümleleri hâlâ hatırlıyorum.

Kalk o mezardan. Ölemezsin baba.

Bak, gözlerim olmasa bile kalbim yine sağanak yağışlı. Bana inanmıyorlar baba, yalan söyledim ona ve bazılarını yakaladı. Bazen onun gözleri de bana inanmadığını haykırıyor. Vernem Nidahen; davranışlarımı, ruhumu, isteklerimi, seçimlerimi ele geçirmeseydi ilişkimiz sarsılmayacaktı ama bunu öğrendiği an derinden sarsılacağız. Ben, kaybetmekten çok korktuğum o kişiyi de kaybedeceğim baba.

Sinirimi kontrol edebiliyordum ama bu da bir yere kadardı. Hazal'ı eve bıraktıktan sonra babamı düşünerek kuruma döndüm. Direkt Hazal'a mektup veren o korumanın sorgusu için sorgu odasına geçtim. Göktuğ beni bekliyordu ve sorgu için hazırdı ama sorguyu o yapmayacaktı.

"Ben gireceğim içeriye, burada kalmana gerek yok." Emin olup olmadığımı söylediğinde hemen onayladım ve çıkmasını söyledim.

"Bileklerinde kelepçe yok, yaralısın ve hainse yaralanabilirsin. Seni yaralayabilir, saldırabilir."

Bu ne diyor, der gibi baktım yüzüne. "Bir hain korumadan korkacak değilim, Göktuğ. Kelepçeye de gerek yok, burada kalmana da gerek yok. Çıkabilirsin." Israr etmeden onaylayıp dışarı çıktı, gitmeden önce kapının önünde olacağını söylemişti. Bana bıraktığı dosyayı aldım elime. Dosyanın içinde Hazal'a verilen mektup vardı, mektubu alıp dosyayı bırakarak odanın içine girdim. Köşedeki bir sandalyeyi masaya yaklaştırıp adamın karşısına oturdum. Adam her yaptığımı izliyordu teker teker. "Anlat bakalım." diyerek söze başladım. Ne anlatacağını sorduğunda önüne mektubu koydum.

"Beni buraya oturttuğuna göre gerçekten de zeki bir adamsın. Aynı zamanda kurumundaki hainleri göremeyecek kadar da salak."

"Dişli insanların dişli rakipleri olması gerekir, değil mi?" Adam gülerken benim yüzümde sadece somurtkan bir ifade vardı. "Bakalım sen de benim sözümü dinleyip ölümü tercih etmeyecek kadar zeki misin?" Omuzlarını silkti sadece. "Kime çalışıyorsun?" diye sordum sakince. Söylemedi. "Bak, üçüncü kez sormam, ona göre."

"Peki," dediğinde mektuba baktı. "Vernem Nidahen'e çalışıyorum." Göz devirip sinirlerimi bastırmaya çalıştım yine. Yalan söylediğini sesli bir şekilde söylediğimde tebessüm etti. "Doğru, biraz salakça oldu bu. Pardon. Vernem Nidahen, sendin ve ben bunu unutmuşum."

"Bunu nereden biliyorsun?"

Gözlerini kocaman açıp öne doğru eğildi. "Sen misin, inkar etmedin de." Dalga geçmeye devam ederse sonunun pek iyi olmayacağını söyledim. "Yaralı bir örgüt lideri, bana ne yapabilir ki?" diye sorduğunda rahatça bir nefes aldım.

LALELERİNDEN SERİSİ (düzenleniyor)Where stories live. Discover now