-6- Leviathan

966 118 67
                                    


Ço-cuk-lar. Çocuklar çocuklar, neden oy vermiyorsunuz hm? Ayıp ediyorsunuz ama bak 🥲 Beğenmeyip okumayı bırakanlara elbet lafım yok beğenmemiş sonuçta neden oy veresin? Lakin okumaya devam edip oy vermeyenler ne olacak? Oy vermeyen herkesin rüyasına kanatlı eşek girsin diye dua etmeye başlayacağım artık ona göre. 


-Bir hafta sonra-

Taehyung' un gidişinin üzerinden çoktan bir hafta geçmişti. Ve ben o bir haftada hiç bir şey yapmamış tüm gün yatağımdan çıkmamıştım. Depresyona mı girdim ondan bile emin değildim. Hiçbir şey düşünemiyordum bile. Bir hafta boyunca doğru düzgün yemek yememiş açlıktan bayılacak raddeye gelmiştim ama canım ne bir şey yemek ne de bir şey yapmak istiyordu. Sadece yatağımda yatıp ölümümü beklemek istiyordum.

Telefonumun şarjı bitmişti ve kalkıp da şarja takma gereğinde bulunmamıştım, yapacak gücüm yoktu. Zaten kim neden beni arasın ki? Merak edip arayacak birisi mi vardı hayatımda sanki. Şuracıkta ölüp gitsem cenazeme bile gelmeyeceklerinden adım gibi emindim. Öksürdüm.

Düzgün beslenmediğimden dolayı hasta olmuştum muhtemelen. Kırgın hissediyordum, sanki ayağa kalkarsam vücudum bin bir parçaya ayrılıp dökülecekmiş gibi. Yatakta sırt üstü döndüm.

Şimdi tavana bakıyordum. Krem rengi tavanım tam o anda gözüme çok boş gelmişti, sanki bir şeyler assam daha güzel görünürdü. Ansızın aklımda oluşan düşünceyle sırıttım. Yakışırdım oraya değil mi? En azından artık bu kadar boş görünmezdi.

"Heh, beni taşıyabilecek ip de yok ki elimde.. Ne yapsak." O sırada zil çalmıştı. Başımı sola döndürüp kapıya baktım. Kim gelmişti ki? Israrla çalan kapıyla gelen kişinin kolay kolay gitmeyeceğini anladığımda üstümdeki örtüyü itekleyip ayaklarımı yataktan indirdim. Duvarlardan deste alarak yavaşça kapıya doğru yürüdüm. Bir kere daha çalan zille kapıyı açtığımda karşımdaki hiç beklemediğim kişiyle şaşırıp kaldım. 

"Tanrım Jeongguk sen neredesin kaç günlerdir?! Telefonlarını da açmıyorsun başına bir geldi sandım-" Gözleri zaten zayıf olan son bir haftada daha da zayıflamış bedenime değdiğinde yüz ifadesi saniyeler içinde öfkeden üzüntüye dönüştü.

"Sana.. Ne oldu böyle?.." Elleriyle kollarımdan tutuğunda dolan gözlerimi kapatıp başımı göğsüne yasladım. Kollarını cılız vücuduma sarıp bizi evin içine sokup kapıyı kapattı.

"Hey hey tamam sakin ol, buradayım bak geldim." 'İyi ki de geldin sende olmasan bu evden cenazem çıkacaktı' demek istedim ama dudaklarımdan dökülen sadece birkaç zayıf hıçkırık oldu. Kanepede oturup uzun bir süre ağlamalarımı dinleyip sırtımı okşayarak beni sakinleştirmeye çalıştı, yüzümü omzuna gömüp durduramadığım gözyaşlarımın tişörtünde ıslak bir yol çizmesini izledim.

Rahatsız olacağından emindim, ağlamaktan omzunu sırılsıklam yapmıştım çünkü ama bir şey söylemeden sırtımı okşamaya devam etti. Gözyaşlarım dinip geriye iç çekiçlerimi bıraktığında yüzümü omzundan çekip kazağımın koluyla burnumu sildim.

"Özür dilerim.. Tişörtünü kirlettim." Daha yeni farkına varmış gibi ıslanan omzuna bakıp güldü.

"Evet, birileri gözyaşlarını salyasını ve muhtemelen sümüklerini de silmiş gibi duruyor?" çatallanmış sesimle kıkırdadım.

"Sümüklerimi akıtmadım tabi ki ama bilmiyorum belki biraz akmıştır." Gülerek yüzüme bakarken bir anda ciddi bir ifadeye büründü yüzü.

"Peki, anlatmak ister misin? Neden bir haftadır okulda olmadığını, aramalarımı açmayıp mesajlara bakmadığını ve neden bu halde olduğunu veya seni kimin bu hale getirdiğini?" İç çekip derisini parçaladığım parmaklarımla oynamaya başladım.

Deal With Devil    ●Taekook●Where stories live. Discover now