°×7×°

238 34 26
                                    

Cumhuriyetimizin 100. yıl hediyesidir...

•*•❧❦❧•*• •*•❧❦❧•*•

"Ne demek anılardan bahsettim!? Jeongin, beklemeliydin! Daha çok erken. Onlar anlayamayabilirler, bizim gibi tepki vermeyebilirler."

Seungmin'in azarlarını dinliyordu Jeongin. Altı üstü saklaması gereken en önemli şeyden eşine bahsetmişti. Evet, belki de erkendi ama içinde tutamamıştı. Eşini çok özlemişti.

"Ama çok özledim hyung. Siz de özlemediniz mi?"

Jeongin'in ağlamaklı söylediği şeyle Seungmin yumuşadı hemen. O da özlemişti. Sevdiği adama sarılmayı, sevdiği adamı öpmeyi, sevdiği adamı izlemeyi... O çok özlemişti.

"Açıklamanı isterse ne diyeceksin o zaman?"

Sorusu Jisung ve Felix'in de ilgisini çekmişti. Jisung diğerlerinin aksine hatırladığı tek anının gözlerinin önüne gelmesiyle gözleri doldu. Ama hemen kendini toparladı.

Felix "Hepsine aynı anda pat diye söylesek?" diye bir fikir attı ortaya. "Aynen sonra şoktan çıkamasınlar!" dedi Seungmin.

Baştan beri susan Jisung konuştu. "Söyleyelim gitsin. Ben diğer anılarımı da kazanmak istiyorum, tek bir anıyla yaşıyorum yıllardır ve o da iyi bir anı değil. Anlamama ihtimalleri var, evet. Ama anlamalarını sağlarız o zaman."

Onun üzgün feromonları üçünün duygulanmasına sebep oldu. En zorluk çeken Jisung idi. Yıllardır tek bir anı ile yaşıyordu, en sevdiği insanın zarar gördüğü anı ile.

¦¦¦¦¦¦¦¦

Chan kardeşlerine Jeongin'in dediklerini anlatmakla anlatmamak arasında kalsa da yalnız düşünmenin ona iyi gelmeyeceğini bildiğinden anlatmıştı olanları. Hepsinin kafası karışmıştı.

"Seninle nasıl önceden tanışıyor ki? Sen saraydan yalnız hiç ayrılmadın, ayrılsan bile senin hakkında bu kadar çok şey bilmesini sağlayacak kadar ayrılmadın." dedi Minho. Haklıydı. Chan hep aile üyelerinden biriyle çıkmıştı saraydan, yanında hep birileri vardı.

Changbin "Ya sapıklar ya da bizim bilmediğimiz olaylar var." dedi. Hyunjin düşüncelerini bir kenara attı ve konuştu.

"Onlara sormamız en iyisi olmaz mı? Ben onlara güveniyorum, sanki yıllardır tanıyormuş gibi hissediyorum. Ayrıca onlar eşlerimiz olacaklar."

"Bu kesin değil Hyunjin."

"Aslında bu belli Minho hyung. Chan zaten Jeongin'den hoşlanıyor, Changbin desen Seungmin'e hayran, sen Jisung'tan etkileniyorsun, ben Felix'e karşı bir çekim hissediyorum. Yani bence sormamızda sakınca yok."

Hyunjin'in bu kadar mantıklı konuşması onlara garip geldi. Yani dördü birlikteyken Hyunjin hep aptallık yapardı, çok iyi bir oyuncuydu anlaşılan. Sevmezdi Hyunijin ciddi olmayı sevdiklerinin yanında.

¦¦¦¦¦¦¦¦

O gün öğlene prenslerle denk gelmedi Jisung, Seungmin, Felix ve Jeongin. Eğer Akira antreman yapan abilerinin yanına gitmek istemeseydi akşama kadar göremeyeceklerdi prensleri.

Prensler askerleri eğitiyor ve antreman yapıyordu. Babalarından aldıkları eğitimlerin tekrarıydı yaptıkları antreman. Askerler bu antremanlarda yorgunluktan ölüyordu.

Ama bu antreman Seungmin'in düşüncesine göre orta derecede zor bir antremandı. Jisung içinse biraz zorlayıcıydı. Uzaktan izlemeye başladıklarında eleştiri de yapıyorlardı.

"Daha fazla koşmalılar."

"Bence kılıçla sabit durma antremanı yapmalılar."

"Seung o çok zor!"

"Ben 2 saat 15 dakika durabiliyorum, Jisung."

"Sen askersin."

"Askerdim. Ayrıca bir suikastçi olarak daha zorlu bir eğitimden geçmen gerekirdi."

"Kim ailesinin eğitimi en zorlu eğitim ve sen bana daha zorlu bir eğitimden geçmemi mi söylüyorsun? Ailen resmen sizi öldürmeye çalışıyor!"

"Evet. Doğan herkes askerdir o ailede, cinsiyet fark etmeksizin. Omegalardan nefret etmeleri dışında pek kusurları yok."

Prensler gelmişti. Konuşan da Changbin idi. Tüm dünyadaki en iyi asker ailelerinden Kim ailesini çok iyi biliyordu. Kişilikleri hakkında yorum yapmak istemese de askeri konuda çok iyilerdi kesinlikle. Bir kaç yıl önce ölmüştü Kim ailesindeki Kim soyadı taşıyan herkes, Seungmin dışında. Her yıl yaptıkları aile toplantısında çıkan yangında ölmüşlerdi.

Felix, Akira'nın dikkatle izlediği papatya tacı yaparken konuştu.

"Komiktir ki hepsi küçümsedikleri bir omeganın elinde öldü. Ne ironik değil mi? Seungmin'in onları öldürmesini kimse beklemezdi."

"NE!?"

Seungmin eliyle yüzünü kapattı ve sabır diledi. Arkadaşları her şeylerini ortaya döküyordu. Seungmin bunların ileride olmasını istiyordu. Daha samimi oldukları bir ortamda, herkesin tüm anılarını kazandıkları bir ortamda.

"Daha sonra anlatırım. Şimdi sorularınızı alalım."

Minho Akira'yı bir türlü ikna edip yanlarından uzaklaştırdı. Sekizi de çimlere oturdu.

"Chan neyi hatırlamıyor?"

Minho sormuştu. Anlatma işini Seungmin'e bıraktı Jisung, Felix ve Jeongin. Bunu susmalarından anladı Seungmin.

"Sadece Prens Chan değil, Jeongin dışında hiçbirimiz doğru düzgün bir şey hatırlamıyoruz."

"Nasıl yani?" Changbin ilgili şekilde sordu. Jeongin kendini hazır hissetmesiyle anlatmaya başladı.

"Ben önceki hayatımı hatırlıyorum, sizinle olan hayatımı, her bir ayrıntısını. Seungmin, Felix ve Jisung hyung da birkaç şey hatırlıyor. Ama siz dördünüz hiçbir şey hatırlamıyorsunuz. Ne bizi ne de önceki hayatınızla ilgili herhangi bir şeyi."

Şaşkınlıkla kaldı prensler. Çok uçuktu bu. Yani reenkarnasyon gerçek miydi? Minho şaşkınlıktan çıktı.

"Olası bir durum. Bizim size hemen alışmamız, birilerinin özlemini çekmemiz ve bir kaç garip rüya bunu destekliyor."

Minho'nun dedikleri mantıklıydı. Changbin "Anılarınızdan bahseder mısınız?"

¦¦¦¦¦¦¦¦

Akira, kraliçe ve kral akşam yemeği için masaya oturduğunda prenslerin ve omegaların (Jeongin de bu grupta) bu kadar yakın davranmasına şaşırmıştı. Yani sanki yıllardır tanışıyor gibi konuşuyorlardı, samimiydiler. Ama kimsenin buna bir itirazı yoktu.

Yemek sonrasında tatlıyı beklerken hep birlikte sohbet etmeye başladılar. Changbin babasının anlattığı annesiyle tanışma hikayesi bittiğinde konuştu.

Konuşmasıyla Akira ağzı açık bir şekilde bakmaya başladı.

Kral ile kraliçe şaşkın şaşkın bakmaya başladı.

Diğerleri ise Changbin'in bu kadar hızlı bir şekilde anne ve babasına haberi vermesini beklemiyordu.

Ve Jisung içtiği içtiği meyve suyunu karşısında oturan Minho'nun üstüne püskürttü.

"Seungmin ile nişanlanmak istiyoruz."

•*•❧❦❧•*• •*•❧❦❧•*•

Uzun bir bölüm değil fakat sizi bekletmek istemedim. Yazılı haftam başlayacağı için uzun bir süre beklemeniz gerekiyor. Olabildiğince yazmaya çalışacağım fakat bölümler yavaş gelecek.

Bu bölümü cumhuriyetimizin 100. yıl hediyesi olarak sayın lütfen. Eğer cumhuriyet olmasaydı, Atatürk Türkiye Cumhuriyeti'ni kurmasaydı hiçbir şey şimdiki gibi olmazdı. Bu kadar özgür (her ne kadar bizi baskılamaya çalışsalarda) olamazdık.

Cumhuriyetimiz bir 100 yıl daha yaşasın. Kıymetini bilelim cumhuriyetin. 🇹🇷🇹🇷

Coniugis | JeongchanTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang