5. Bölüm

43 9 0
                                    

"Hadi ama Junkyu yapman gerek tek bir şey var ve onu da doğru yapamıyorsun."

Jihoon dans hocasının Junkyu'ya bağırmasını izliyordu. Buraya geldiği günden beri günler böyle geçiyordu, Junkyu'yu her seferinde azarlıyorlardı.

Bu konuda en şaşırdığı nokta ise onun duygusuz suratıydı. Hocaya tepki vermeye, kendini savunmaya çalışmıyordu bile.

"Baştan alıyoruz."

Eski konumuna geri döndü ve müzik başladı.

Junkyu beyninde binbir kaos ile başbaşaydı. Ne müziği duyuyordu, ne de dans hareketlerini hatırlıyordu. Kimse onun çöküşünü görmüyordu, karanlık kuyunun dibine doğru düşüyordu.

"Hey Junkyu."

Yanına gelen kişi o tepki vermeyince kolunu eliyle tutup sarstı.

"Junkyu bir sorun mu var?"

Yanına gelen Hyunsuk'a baktı. Onun iyi olup olmadığını soran tek kişiydi. İyi olduğunu söylüyordu ama gerçekten iyi miydi?

"Bizimle yemeğe gelmek ister misin? Uzun zamandır beraber yemedik."

'Biz'e baktı. İçinde Jihoon'nun da bulunduğu altı kişilik bir gruptu. 'Onlarla takılmak istiyor muyum?'

Junkyu Hyunsuk'a boş boş baktığı için Hyunsuk dayanamayarak onun kolundan tutup sürüklemeye başladı.

"Hadi beraber yiyelim."

Diğerlerine işaret verip peşinden gelmelerini istedi. Junkyu şu an yaşadığı durumu tam kavrayamamıştı. 'Onlarla yemek yemek korkutucu olacak. Seninle dalga geçecekler.'

"Hyung."

Hyunsuk'un elini ittirmeye çalışıyor bir bahane uydurup bu ortamdan uzaklaşmak istiyordu.

"Geldik bile Junkyu. Yiyip de git."

Kaçınılmaz kaderine razı gelmeye karar verdi Junkyu. Jihoon'nun yanına oturdu. O an istemsizce kendine en yakın onu hissetmişti.

"Merhaba Junkyu."

Jihoon'un yanına oturan Junkyu ile sohbet etmek ve asla dinmeyen bir arzuyla onunla yakınlaşmak istiyordu.

"Merhaba."

Yüzündeki tebessüm büyümeye ve bir gülümsemeye dönüşmeye başlamıştı. Junkyu da ise dümdüz bir surat vardı, ufakta olsa ortamdan rahatsız olmuşluğu yüzüne yansımıştı.

"Nasılsın? Aynı odada kalsak bile pek konuşamıyoruz."

Hem Junkyu'nun yüzünü inceliyor hem de sorusuna cevap bekliyordu. Onunla konuşmaya çalıştığı dakikalarda ona pek fazla bakmadığını fark etti Jihoon. Gözlerini her seferinde kaçırıyor ve göz teması kurmamak için çabalıyordu.

"Gençler ne yemek istersiniz? Sipariş verelim artık."

Sorusuna karşılık gelemeden Hyunsuk konuşmaya başlamıştı. Junkyu hızlıca ne istediğini söyledi ve eski sessiz haline geri döndü. Jihoon ise ondan bir cevap alamadı.

~•••~

Junkyu lokantadan hızlıca yemeğini yiyip çıkmış, yurda doğru yürümeye başlamıştı. Yemek sürecinde konuşmaların hiçbirine katılmak istememiş ve oradan hemen ayrılma düşüncesiyle yemeğini yemişti.

O konuşmamıştı belki ama yemek sırasında da kimse onunla konuşmamıştı. Biri hariç, Jihoon yemek hakkında sorular sormuştu. Bir tek o ilgilenmişti onunla. Junkyu bir anlığına onunla arkadaş olmak istedi ama iç sesi bunu hemen yok etti.

Yurda giderken düşüncelerle birlikte yol alıyordu. Beynin içi tam bir kaos ortamına sahipti. 'Onlarla bir daha yemek yemeyelim. Daha iyi bir bahane bulmam lazım.'

"Junkyu!"

Arkasından biri sesleniyordu, seslenen kişiye döndü. Ona yetişmek için koşturan Jihoonla göz göze geldi.

Koşması bir sonuca varmış ve Junkyu'ya yetişmişti. Ona baktı, her zamanki gibi mutlu görünmüyordu.

"Merhaba Junkyu. Ah! Sana yetişebilmeme sevindim. Yurda gidiyorsun değil mi? Hadi beraber gidelim."

Bir süre soluklandıktan sonra Junkyu'nun koluna girip yürümeye başladı Jihoon. Junkyu'nun onu istemediğinin farkındaydı ama bu konuda biraz patavatsız davranıyordu çünkü onu eski haline benzetmişti. Bu arkadaş olma konusunda ısrar etmek için yeterli bir sebepti.

Yol boyunca Junkyu ona karşılık vermese de onunla konuşmaya devam etti.

"Dünyadaki tavuk sayısı, insan sayısından fazlaymış. Sence onları yiyoruz diye bizi ele geçirme kararı verirler mi?"

Soru cümleleri karşılık alamıyordu ama bazen Junkyu'nun ifadelerinde ufakta olsa değişim oluyordu. Bu Jihoon için şu anlık yeterliydi.

~•••~

ZAMAN || Jihoon ve JunkyuWhere stories live. Discover now