AMELYA 17 ve 18. BÖLÜM:

6.4K 498 227
                                    


17. BÖLÜM: BİR AVUÇ TOPRAK

Yemek için kendime bir muz alıp kahve makinesini çalıştırdım. Bugün iştahım yoktu, birbirini takip eden günler beni de artık sıkmaya başlamıştı. Bunun böyle daha ne kadar gideceğini kestiremiyordum. Bir yandan babamı normale döndürmeye çalışıyor, bir yandan onun işlerini halletmeye çalışıyor ki son bir hafta tahmin ettiğimden yoğun geçmişti. İlk birkaç gün sadece görünmem yetmişti ama sonrasında kararlar almam gerekmişti ve bazıları iyi sonuçlar doğurmamıştı.

Gölgeler akademinin etrafında dolanıyordu, ormana pusu kuruyordu ve sürekli birilerini huzursuz ediyorlardı. Daha da kötüsü insanların arasına karışmaları sandığımız gibi sonuçlanmamıştı. Gazel Barlas ile görüşmek istediğimde önüme bir dosyayla çıkagelmişti. İki gündür Fetih'i göremiyordum ve bu da huzursuzluğumu artırıyordu. Gazel'in elinde "KUKLALAR" adlı kalın bir dosya vardı. Eline nasıl geçtiğini söylememişti ama hükümdarlardan aşırdığını söylemişti. Başka bir deney daha. Hükümdarların rahat durmayacağını ve bütün herkese yapılanların hesabını sormak istiyorlardı. Bu da ortalığı daha da kızıştırmıştı çünkü bazı Soğuklar da onlarla aynı fikirdeydi. Bu yüzden sürekli birileriyle görüşme halindeydik.

Riva yine yukarıda akademiden birileriyle görüşüyordu, bu sefer beni pas geçmesini rica ettiğimde bir incelik gösterip gidip dinlenmemi söyledi. Bedensel olarak ne yaparsam yapayım onlar kadar güçlü değildim, aksatmadan yaptığım zihin egzersizleri de işimi daha çok zorlaştırıyordu. İlerleme kat etmiştim tek sorun kimseye belli etmeden onların üzerinde çalışmaya çalışmamdı. Hissettiğim zihinleri aynı anda etki altına alabilmek için onlara komut veriyordum, bazen aynı anda herkes pencerenin önüne çıkıyordu bazen bir şey içmek için ayağa kalkıyorlardı bazen de sadece etrafta dolaşıyorlardı.

"Bu gece seni görebilecek miyim?" diye sordu Fetih yazdığı mesajda.

Saat zaten gece yarısına geliyordu. Onu gerçekten özlemiştim ama bir saat sonra Koruyucuların katılacağı görüşmede olmak zorundaydım, Gölgelerle ilgili kararları önemliydi ve onlara destek olduğum için biraz beni suçluyorlardı. Tamam, bütünüyle beni suçluyorlardı.

"Birkaç saat sonra." Yazdım üzgün bir ifadeyle.

"Bu iş canımı sıkmaya başladı."

"Ben de seni özledim."

"Özlesen iyi edersin."

"Seni aramadığım için mi bu kadar huysuzsun..." İddiamızı resmen kazanmıştım. Babamın işlerini yürütürken hiç onu arayıp sormamıştım ve bazı şeyleri belki bu yüzden batırmıştım ama yine de idare ediyordum.

"Bensiz on sekiz yıl boyunca hayatta kaldın, kalabileceğini biliyorum."

"Hayır. Hayır. On sekiz yıl yeterince uzundu. Daha fazlası olmaz. Oyunla gerçeği karıştırma."

Bir süre ekrana basıp cevap bekledim ama gelmedi. Belki de yola çıkmış buraya geliyordur. Bunu birkaç kez yapmıştı ama son günlerde onun da başı kalabalıktı. Kasabadakiler onunla da bazı anlaşmalar yapmak istiyordu. Ayaz'ın ölümünden sonra onun tarafında olanlar yalnız kalmıştı ve kimse Kutay'a bir taraf olacak kadar güvenmiyordu bu yüzden herkes Fetih'e yöneliyordu.

Kahvemi alıp görüşme saatine kadar odama çıktım. Hala yanıt gelmemişti. Tan yaklaşık bir saat sonra konukların geldiğini haber verdiğinde, ben görüşmeye girdiğimde, görüşmeden iki saat sonra çıktığımda da yanıt gelmemişti. İşimin bittiğini söylemek için aradığımda ilk kez beni meşgule verdi. Bir sorun olduğunu anlamam için yeterliydi, ne olursa olsun telefonumu açacağını biliyordum. Çantamı bile almadan kapıya koşturup arabaya giderken telefonum titredi. Fetih'ten değil Pars'tan yanıt gelmişti. Milır'dan dün dönmüştü ama onu henüz görmemiştim.

GECENİN HİKAYESİWhere stories live. Discover now