Farkına Varmak

143 15 29
                                    

Kafam allak bullak olmuştu, birkaç dakika öylece göz göze kaldık. Herobrine yerinden kalkıp pencereye doğru yürüdüğünde ancak toparlanabildim. Peki, kimdi bu Kral? Kimdi diğer varis? Yoksa bunların hepsi uydurma mıydı?
"Hayır Steven, emin ol hiçbiri uydurma değil. Kral ve varise gelince... Zamanla her şeyi öğreneceksin." Dedi Herobrine. Artık dalga geçmiyordu, dalgın ve ciddi bir şekilde camdan dışarı bakıyordu.

       İçimde garip bir mahcubiyet vardı. "Nerede bu Kral ve diğer varis? Eğer yerleri belli olsaydı-" diyecek oldum ki Herobrine sözümü tamamlamama izin vermeden "Yerleri belli olsaydı ne Steve? Onlara saldıracak mıydım? Yoksa sen mi yapacaktın bunu? Kimin tarafındasın Steve? Hem sen beni öldürmeye gelmedin mi?" Diye gürledi. Bakışlarını pencereden çekip bana baktı. Kaşları yukarı kalktı, "Baksana, elini çoktan kılıcına yakın bir yere koymuşsun. Ben daha eğleniriz sanmıştım. Çok yazık." Dedi sesinde gücenmişlikle. "Seni öldürmeye gelmedim." Dedim, "Zaten bunu yapamam. İstesem de yapamam.". Yavaş adımlarla yeniden karşımdaki kanepeye oturdu, "İstemiyor musun zaten? Hani beni öldürecektin, kahramanların en yücesi olacaktın, ün senin için çok önemliydi?" Dedi. Sesinde merak vardı, onun merakını gidermeliydim. "Ben sadece senin davetini kabul etmek için geldim. Yüzleşmek için değil de tanışmak için." Dedim, otoritem kırılmıştı. "Tanışmak için?" Dedi Herobrine, kafasını hafifçe yana eğerek. Bir süre sessizlik oldu. İşte, yine aptalca bir şey yaptım diye düşünürken Herobrine ufak bir kahkaha attı, "Biliyordum Steven, beni görmek ve tanımak isteyeceğini biliyordum. Merak ettiğin bir şey var mı? Sorular kısa ve öz olsun, seninle uğraşamam haberin olsun." Dedi. Ciddi ciddi birkaç gün önceki büyük düşmanımla oturmuş muhabbet ediyorduk. Ağzımdan "Yara... Kral'ın yaptığı yara. Onu görebilir miyim?" sözcükleri döküldü. Herobrine hafifçe kıkırdadı, "Çok hızlı gittiğimizi hissedersen söyle." Dedi.

        Çevik bir hareketle ayağa kalktı, siyah boğazlı kazağını bir çırpıda çıkardı üstünden. "Ayağa kalk." Dedi elindeki kazağı koltuğun üstüne atarken. Dediğini yapıp ona yaklaştım, kalbim patlayacakmış gibiydi. Boyu benden çok daha uzundu, omzuna anca geliyordum. Sonra arkasını döndü, gördüğüm manzara karşısında istemsizce "Ah!" dedim. "Ne o? Daha iki gün önce derimi parçalamak istediğine yemin etmiştin?" Dedi, neşesi hafiften yerine geliyordu. Sırtında gerçekten de iki tane boynuz şeklinde yara vardı. Yaralar hafiften kabarmış, bembeyaz teni üzerinde abes duruyordu. Sanki yeni yapılmış gibi tazeydiler. "Ne zaman oldu bu?" Diye sordum, "Yüz on üç yıl önce." Diye cevapladı sorumu. Nasıl hâlâ böylesine taze diye düşünürken benim sormama gerek kalmadan Herobrine cevapladı, "Bu bir çeşit lanet. Ne kadar çabalarsam çabalayayım, bundan asla kurtulamam. Ve, hep böyle yeni yapılmış gibidir. Hep sanki yeni yapılmış gibi acır, ama artık alıştım. Sonuçta ben Herobrine'ım. Büyük şeytan, kötülerin başı Herobrine. Bırak bunu, tüm vücudum da böyle olsa dayanırım ben. Bir Kahraman Steve Hazretleri olamasak da..." diyip kıkırdadı. Elim istemsizce kaslı ve geniş sırtına uzandı. "Dokunabilir miyim?" Dedim. Biraz güldükten sonra cevapladı, "O kadar meraklıysan neden olmasın? Ama biliyorsun fazla merak..." diyip duraksadı. Derince bir iç çektim, ikimiz de kıkırdadık.

      Uzanıp parmağımın ucuyla yarasına dokundum ama elimi hemen çektim, ben ne yapıyordum? Başım dönüyor, karnım kasılıyordu. "Çok fenaymış." Dedim. "Evet, hoş değil. Neyse, bana farklı bir hava katıyor." Diyip yerine oturdu Herobrine. Kusursuz bir fiziğe sahipti; belirgin baklavaları, köprücük kemikleri ve omuz kaslarıyla sanat eseri gibiydi. Ciddi anlamda büyülenmiştim, gözlerimi ondan alamıyordum.

      "Sapık olduğunu da yeni öğreniyorum. Güzel bir tanışma oluyor, bilgilendirici." Diyen Herobrine'ın sesiyle kendime geldim, bakışlarımız buluştu. Çok utandım, ben de başımı cama doğru çevirdim. "Eee?" Dedi Herobrine, "Başka sorunuz var mı Stefan Bey?". Kafamı yine ona çevirip "Neden adımı doğru söylemiyorsun? Adımın yanlış söylenmesinden nefret ederim." Diye çıkıştım. Herobrine, sakinliğini hiç bozmadan cevap verdi, "Biliyorum, mankafa. Ben de zaten bu yüzden yapıyorum."

"Sen bana aitsin..." (Herobrine X Steve)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin