Bölüm 21

71 9 0
                                    


Hayatımda bir sürü utanç verici an yaşamıştım ama hiçbiri bu bir saat içinde yaşadığımız saçma sapan şeyler kadar beni utandırmamıştı. Yüksel bizimkileri bırakmak için yanımıza geldiğinde sanki az önce bunu konuşup anlaşmamışız gibi Arda bana küsmüştü.

Manita yapınca onu unutmuşum da onlarla takılmaya giderken bile manitamı çağırıyormuşum falan filan.

Çok şükür diğerleri onun ne kastettiğini anlayacak kadar duymamıştı, duysarlar bile bir şey diyeceklerini sanmıyordum. Beni asıl utandıran Yüksel'in tüm bu saçmalığa en yakından şahit olmuş olmasıydı.

Tek bir şey söylemeden Arda'nın kolundan tutup kaldırarak yürümesi için ona destek oldu. Altay kendini idare edebilecek vaziyetteydi bu yüzden Yankı'nın koluna girip ona yardımcı oldu, ben de Yağız'ın koluna girdim. Altımız da perondan çıkıp Arda'nın arabasına doğru adımlarken sessizdik. Arabanın yanına geldiğimizde Arda "Kusucam," diye mırıldandı. Hemen Yağız'ı bırakıp ona doğru koştum. Onu Yüksel'den ayırıp yakındaki çöp kutusuna ilerlettim. Biraz kusup rahatlayınca cebimden peçete çıkartıp ağzını silmesi için verdim.

Rahatlamış bir şekilde başını geriye atıp soluklandı. Tekrardan bizi bekleyen dörtlünün yanına döndük. Arda'nın cebinden arabanın anahtarını çıkartıp kapıları açtım. Önce Arda'yı yerleştirdim, sonra da diğer üçü sığabildikleri kadar sığdı arka koltuğa. Neyse ki geniş bir arabaydı. Yüksel şoför koltuğuna oturunca onun yanındaki yerimi alıp anahtarı verdim.

Sessiz geçen yolculuğumuzda önce Altay'ı sonra Yağız ve Yankı'yı eve bıraktık. Sonunda Ardaların evine gelince arabadan inip evine kadar eşlik ettim. Bir daha asla böyle sarhoş olmasına izin vermemeyi aklımın bir köşesine not ettim. Giriş katında olan dairelerinin kapısına gelince daha önce haber verdiğim için çoktan bizi bekleyen Asrın ile karşılaşmamız bir oldu. Arda'nın ayakkabılarını çıkarmasına yardım edip genç kadına teslim ettim.

"Niye içti ki bu kadar?" Arda'nın vücudunun altında küçücük kalan Asrın'a elimi öylesine anlamında sallayıp "Her zamanki Arda işte," diye söylendim. Hüzünle tebessüm etti. "Bir şeyler var bu sıralar onda. Çok dalgın, uyuyamıyor, soruyorum ama bana bir şey de anlatmıyor. Sen biliyor musun sorunu ne?"

Asrın'ın dedikleri başımdan aşağı kaynar sular dökülmesine neden olurken gözlerimi kaçırdım. Arda'nın bir problemi vardı ve ben fark etmemiş miydim gerçekten? "Bana da anlatmıyor," diye yalan uydurdum çünkü fark edemediğim için utanıyordum. "Önemli bir şey yoktur ama, endişe etme sen." Daha çok kendimi teselli edip inandırmak istiyordum aslında ama Asrın'ın kafasını sallayıp "Umarım," dedi. "Ben gideyim görüşürüz," İki adımlık uzaklıktan saçma görüneceğini bile bile el sallayıp hızla apartmandan çıktım.

Temiz hava yüzüme çarpınca derin bir nefes aldım. Arda ile en kısa zamanda konuşmam ve ablasının dediği gibi kötü ise destek olmam gerekiyordu. Mutsuz olmasının nedeni umarım benimle ilgili değildi, öyle ise cidden çok üzülürdüm.

Kafamı çevirdiğimde simsiyah gecede bile parlayan mavi gözlerin üzerimde olduğunu görmem bir oldu. Arda'nın meselesini yarına bırakmaya karar vererek derin bir nefes aldım ve arabaya bindim. Yüksel'in bakışlarını üzerimde hissedince ona doğru döndüm.

"Konu sevdiklerin olunca gerçekten çok fazla endişeli ve duygusal oluyorsun," hüzünle tebessüm ettim. Evet duygusal bir insandım, evet sevdimlerimin başına bir şey gelmesine endişe ediyordum ve evet hâlâ eski beni içimde saklıyordum. Keşke içimi görebilecek kadar iyi tanımasaydı beni, ya da ben kendimi herkesten saklayabildiğim gibi ondan da saklayabilseydim.

Elini uzatıp yanağımı okşadı. Kalp atışlarım hızlanırken gözlerim onu buldu. Gözleri elinin okşadığı yerde gezinirken "Kendini benden saklamak zorunda değilsin," diye fısıldadı. "İstesem de saklayamıyorum." Aklımdan geçenleri direkt olarak söylememi beklemiyor olacak ki mavi gözleri hemen gözlerimi buldu.

Yüzmeyi Gözlerinde Öğrendim Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin