Bölüm 37

54 5 0
                                    

Yüksel'den...

İki elimde tuttuğum poşetleri dikkatlice tek elime aldım. Kutay bir şey almana gerek yok dese bile abur cubur almıştım. Kapının yanındaki zile basıp beklerken bir yandan da ayakkabılarımı çıkarmaya hazırlanıyordum. Kapı birkaç dakikanın ardından açıldığında heyecanla beni bekleyen elalara kocaman gülümsedim.

"Hoş geldin!" Büyük bir sevinçle beni karşılaması gülümsememi daha da büyütürken "Hoş buldum," deyip içeri girdim. O kapıyı kapatırken ben elimdeki poşetleri bırakmak için mutfağa ilerledim. Arkamdan gelen adımları yanımda durduğunda merakla poşetlere baktı. "Bir şey almana gerek yok demiştim..." Söylediğinin aksine poşetleri açarken gayet memnun görünüyordu.

"Sen uğraşma diye yemek için abur cubur işte..." Aldığım her şeyi poşetten çıkarıp masanın üzerine dizdikten sonra ellerini bekine koyup bana döndü. "Hep benim sevdiklerimden almışsın ama, hiç senin sevdiğin şeylerden yok." Dudaklarına büzerek söylediği şeyleri keyifle dinledim. Kolunu indirip beline sarılarak vücudunu benimkine çektim. "Sen ne seviyorsan ben de onu seviyorum." Kıkırdayıp yanağımı öptü sıkıca.

"Teşekkür ederim hepsi için!" Bu sefer ben öptüm yanağından. "Ne demek. Soğumadan yiyelim mi?" Mutlulukla kafasını sallayınca oturması için sandalyeyi çekip omuzlarından nazikçe bastırdım. O oturunca lavaboya gidip hızlıca ellerimi yıkadıktan sonra geri dönerek yanındaki yerimi aldım. Başlamak yerine beni beklemesi işime geldiğinden ikimiz için de paketli olan hamburgerleri servis etmeye başladım. "Hmmm," memnuniyetle mırıldanınca gülümsedim. "Sen pizzayı daha çok seviyorsun, pizza da alabilirdin aslında." Koca bir ısırık almadan önce söylediği şeye omuz silktim. Öyle iştahlı yiyordu ki seçimimin ne kadar doğru olduğunu gösteriyordu.

"Ama sen hazır pizzayı hiç sevmezsin." Kocaman açtığı gözleriyle bana bakarken dudağının kenarında kalan mayonezle üç yaşında gibi görünmüştü gözüme. Peçete alıp dudağını silince utangaç bir gülümseme ile baktı gözlerime uzun uzun. "Sen tüm bunları nereden biliyorsun?" Dudağının temizlendiğine emin olduktan sonra geri çekilerek hafifçe gülümsedim. "Sen benimkileri nereden biliyorsan oradan."

Cevabımla kendi kendine sırıtarak hamburgerinden bir ısırık daha aldı. Ben de kendi hamburgerimi yemeğe başladım. Zaten benimki küçüktü çünkü dediği gibi hamburgerden çok pizzayı tercih ederdim. Yanındaki patateslerden de yedim, arada bir Kutay'a da yedirdim. Halinden memnun olduğu belliydi. Ben kendi hamburgerimi bitirdikten sonra tamamen doymuştum. Kutay da kendi hamburgerini bitirmiş, yağlı ellerini bir yere deymemesi için dikkatle masanın üzerine tutuyordu.

"Doydun mu?" Kolasından son yudumunu alırken gözlerini kapatıp açarak onayladı beni. "Sen doydun mu asıl?" Kafamı salladım usulca. "Şunları toplayıp odama geçelim hadi." Ayağa kalkarken söylediği şeyle ben de hemen ayaklanıp ona yardımcı oldum. Zaten çoğu şey plastik olduğu için hepsini çöpe atmakla yetinmiştik. İşimiz bitince ellerimizi de yıkayıp odasına geçdik.

Bundan birkaç ay öncesine kadar bu evde bana yasaklı olan tek yer burası iken şimdi ikimizin odası gibi hissetmemle yüzümde engel olamadığım bir gülümseme belirdi. Evleri iki oda bir mutfak ve banyodan oluşuyordu. Bunları birleştiren hole salon diyorduk. Orada da ikinci elden aldıkları iki kişilik koltuk ve tekli koltuktan başka bir şey yoktu. O zamanlar ben geldiğimde Kutay odasına çekilir, kapıyı da sıkı sıkı kaptırdı. Her zaman ona rahatsızlık verdiğimi hissederdim, bazen o kadar içime dert olurdu ki bu kapısına dayanıp "Gel ve bizimle otur," demek isterdim. Şimdi ise beni sıkı sıkı kapattığı kapının ardına hiçbir itirazı olmadan kabul ediyordu.

Kendini yatağına bıraktı gelişi güzel, yanına oturup gülümseyerek onu izledim. Gözlerini oyuncu bir tavırla kapatıp gülümsedi. Ben de genelde gece geldiğim için pek fazla inceleme fırsatı bulamadığım odasına göz gezdirdim biraz. Kumaş bir gardırop, açılır kapanır bir masa, beş raflı bir eski (muhtemelen her şey gibi o da ikinci eldi) kütüphane ve yataktan başka bir şey yoktu. Sadece ama düzenli bir odası vardı. Benim kadar düzenli değildi tabii ama dağınık da sayılmazdı. Odanın köşesinde, kütüphanenin hemen yanında duran gitarını görünce kolunu dürttüm.

Yüzmeyi Gözlerinde Öğrendim Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin