İlkim...

299 7 1
                                    

Bölüm 8

Sessiz bir şekilde eve doğru ilerlerken onun da peşimden geldiğini biliyordum. Bana yetişsin diye yavaşladım, tabi ki ona belli etmeden yaptım bunu. Gurursuzuz da o kadar da değildi yani.

Evin önüne gelmemiz o tempoyla en az 15 dakika sürmüştür. Ben arkamı dönüp tam iyi geceler diyecekken o "üzerine bir şeyler al bekliyorum" dedi. İtiraz etmek istedim ve bunu anlamış gibi "Hale hadi, bekliyorum" dedi.

Eve doğru çıkıp üzerime uzun paltomu aldım ve ayakkabılarımı giyip anahtarıda cebime atarak tekrar yanına indim. Bakışları hemen beni buldu ve "biraz ince değil mi o üzerindeki?" diye sordu. Yaaa sen seni seviyorum demesende olur şapşiiik.

Noluyor beee, çık içimden romantik lale.

Neyse. "Yok gayet iyi böyle" diyerek yanına doğru ilerledim. Bizim evin alt sokağında bulunan parka doğru yürümeye başladık.

İki dakikanın sonunda parka ulaştığımızda gençlerin burda topladığını görünce müsade isteyerek parktan gitmelerini sağladı kaslı adam.

Ben buna şimi nasıl hitap edecektim? Yunus abi? Yok bu fazla. Abi? Salak, salaaaaakk Hale. Adam abi dedin diye delirmedi mi?  Bir müddet hitapsızlıktan devam.

"Aklından ne geçiyor küçük?" diye sordu.

"Öyle boş. Yani bir şey geçmiyor." dedim. Ne deseydim? Sana nasıl hitap etsem uygun olur onu düşünüyorum mu?

"Hale, her hareketini her mimiklerini ezbere biliyorum. Ne düşünüyorsun?" dedi.

"Off tamam be, hitap..." deyiverdim hemen.

"Hitap...?" diye sordu şaşkınlıkla.

"Evet hitap..." dedim "ben sana nasıl hitap etmem gerek bilmiyorum. Abi diyorum kızıyorsun ve bu benim canımı çok yakıyor."

"Bana abi demek mi canını yakıyor?" diye sordu hem şaşkın hem keyifli bir ses tonuyla.

"Hayır, off. Evet. Hayır evetli bir şeyler. Bana kızman bağırman canımı yakıyor." dedim.

"Hale, Halem. Ben sana kızmadım. Bağırdım ama bağırmak da istemedim. Kendimeydi öfkem. Bazen varlığın hayal gibi geliyor ve benim dengem şaşıyor be kızım." dedi.

Kalp krizi is loading Haleeeee. Bir heyecan bastı. Her gün her gün iltifat edenimiz yoktu. İki abisi olunca bir insanın içlerinde bir şoför Nebahata dönüşüyordu insan haliyle.

"Neden?" diye saçma bir soru yönelttim.

Neden olsun be Hale, denge tahtasında yürümeyi beceremiyor da ondan. Tövbe.

Bu sorum üzerine hafif tebessüm etti. Bana biraz yaklaşarak," kendini farkında değilsin, o kadar değilsin ki yüzün, gözlerin, gülüşün ve sayamadığım ona şey bunları farkında değilsin." dedi.

O yaklaştıkça beni bir heyecan basıyordu. Biraz daha yaklaştı ve nefesini artık yüzümde hissediyordum. Tam kokusuna kapılıp gözlerimi yumacakken, nefesi nefesime karıştı ve beni heyecandan hıçkırık tuttu. Gözlerim kapalı haldeyken ufak bir kahkaha duydum. O bana mı gülmüştü? Hıçkırmama mı gülmüştü?

Öküz, sığır, kas yığını. Bir sinirle gözlerimi açıp yüzüne baktığımda karşımada hala güldüğünü gördüm.

"Ben ne aptalım, geldim burda bir de seni dinliyorum. Gidiyorum ben." deyip yerimden fırladım.

Kendi kendime söylenerek parkın çıkışına doğru giderken birden geriye doğru çekildiğimi hissettim.

Beni kendine doğru çevirip," benden gitme..." diyerek dudaklarıma yapıştı.

Neye uğradığımı şaşırıp tepki veremedim. Vermelimiydim, pek emin değildim. Bunu anlamış olacak ki, daha sert öpmeye başladı. Dudaklarını dudaklarımdan çekmeden, " nolur, nolur izin ver bana, bize..." dedi.

Kopacaksa kıyamet bizden kopsun ulan.

Ona karşılık vermeye başladım. Öyle güzel bir hissti ki. Güvende olmak bir yana, huzurluydum. Bu saaten sonra ne olacak diye düşünmeden dakikalarca öpüşüyorduk.

Artık ikimiz de nefes almak zorunda kaldığımız için ayrıldık birbirimizden. Kulağıma eğilip "ilkim, ömrüme hoşgeldin..." dedi.

İlk mi demişti o bana? E ama önceki kızlar. Bir sürü sevgilileri? Ben nasıl ilktim? İlkim ne demekti? Bu böyle güzel nasıl öpüyordu? Hepsini boşver, ulan ben nasıl öpüştüm? Benim ilkimdi asıl onun değil.

Kafamda deli sorular...

KüçükWhere stories live. Discover now