2.4

64 12 10
                                    

Sabah kalktılar ve günü geçirip uyudular, tekrar, tekrar, tekrar ve tekrar

Bunu 7 kez tekrarladılar. Saniyeler dakikaları, dakikalar saatleri, saatler günleri, günler de koskocaman bir haftayı oluşturdu.

George ise yedi günün yedisinde de yatmadan önce günlüğüne o günkü duygularını yazdı:

Pazartesi :/

Sevgili günlük, clay kazayı dün geçirmesine rağmen sanki geçen yıl geçirmiş gibi hissediyorum. Sanki araba onun üzerinden değil benim üzerimden çekti.

Hafta başı kontrolleri olduğunu söyledi doktor. Bu gün götürdüm kontrole. Doktor hiçbir değişiklik olduğunu söylemedi. Tabiki clay bunu duydu ve yüzü düştü.

Üzülmüştü. İşte onun üzülmesine dayanamıyordum. Doktorla konuştuktan sonra geri eve döndük. Doktor bana clay için iyi bir arkadaş olduğumu söyledi. Fakat ben arkadaştan daha fazlası olalım istedim hep.

Doğum günüm için Londra'ya geldiklerindeki onu ilk görüşüm.. sanki dün gibi. Hep gülerdi. Gülmediği zaman, ağladığı zaman yoktur. Benim aksime duygusal değildir. Ben ise bunları yazarken bile gözyaşlarımla kağıdı ıslatıyorum.

Bu günlük bu kadar..

Salı :/

Clay hiç gülmüyor. Eski clayden eser yok. Onu güldürmeye çalışıyorum ama faydam olmuyor. Sarıldım, zor da olsa kucaklamaya başlardım. Fakat hiçbir şekilde gülmüyor. Sapnap belki güldürebilirdi. Ama o da ülke dışındaydı. Tanrım.. sen yardım et..

Çarşamba :/

Yine aynı. Asla gülmüyor. Ama daha da kötüsü konuşmuyor. O güzel sesini duymak için şu an dünyaları veririm ama olmuyor. Geceleri bazen kalkıp balkona çıkıyorum. Sessizce soğuk mermerlere oturup ağlıyorum. Güneş doğunca ise yatıyorum. Bir saatlik uykuyla clay için tekrardan kalkıyorum. Biliyorum sadece 3 gün oldu ama bana 3 yıl gibi geliyor.

Perşembe :/

Kağıt fazla ıslak.

Cuma :/

Clayin ilk kez ağladığını gördüm. Hayatımda il kez. Yanındayken teselli ettim fakat o yattıktan hemen sonra dışarı çıktım. O denizden gelen soğuk hava dalgalarına karşı kendimi tişörtle sokaklara bıraktım.

Parka gittim ve salıncaklar dan birine oturdum. Bura geçen yıllarda gelişimde clay ile beraber oturmuştuk. Yine kendi oturduğum kısma oturdum. Hıçkırıklara boğulana kadar ağladım. Gözlerimin şişmesinin vardiği acıyla eve tekrar döndüm. Şu an burnum akıyor. Ama ben hasta olursam clay e bakamam. Kendimi kovlamalıyım.

Cumartesi :/

Değişen birşey yok. Gülmüyor, konuşmuyor. İçim acıyor onu böyle gördükçe. Onun suçu değildi olanlar ama kendini suçluyordu. Anlamsızca.

Yanında olmaya çalışıyorum ama günlerimin gece olan bölümleri balkonda veya dışarda ağlayarak ve tanrıya dua ederim geçiyor.

Pazar :/ 

Yarın kontrol var. Erkenden kalkmalıyız. Bu yüzden de bu günü güzel değerlendirmem gerekiyor.

Sabahtan güzel bir kahvaltı hazırladım. Birlikte kahvaltımızı ederken sohbet ettik. Şaşırmıştım çünkü bir haftadır konuşmuyordu. Şaşkınlığını dışıma vurmadım. Yemeğin ardından masayı topladık bu süçte de sohbet ettik.

Sonrasında clay e doğru biraz eğildim ve yanağından hızlıca öpüp işime geri koyuldum. Gülümsedi. Bir haftadan sonra ilk kez. Dünyalar benim oldu. Gittim sarıldım ve yine öptüm. Gülmesi, benim için çok önemli.

George günlüğüne bunları yazmıştı. Bu bir hafta içinde George un yazdıklarıydı. Bunun gibi 16 hafta geçti. 4 ayın sonunda clay artık gülüyor ve konuşuyordu. Moralleri iyiydi ikisinin de. Doktor ise böyle devam ederse kısa zamanda kendi sağlığına kavuşabileveğini söylüyordu.

Tabiki George'un emeklerinin karşılığını alması gerekiyordu.

Ama tam moralleri iyi iken ikisini de etkileyecek bir olay oldu..

Beklenmedik sürpriz..? Where stories live. Discover now