9

128 16 12
                                    

Yarın herkes gidecekti ve tek tük kişiler kalacaktı, saat gece yarısına yaklaşmıştı ama son kez onu görmek istiyordum.

Kalkarak odadan çıktım, kapısının önünde durdum ve yavaşça kapısını açtım, uyuyor olmalıydı.

İçeri girip yavaşça kapıyı kapattım, yatakta uzanmış, sırtı kapıya dönüktü, yavaşça yanına gittim ve yatağa oturdum.

Kapalı gözleri, dağınık siyah saçları, gözlerim dolduğunda elimi  yanağına koyarak parmağımı dolaştırıp okşadım.

Elimi tuttuğunda korkarak yutkundum, gözlerini açarak bana döndüğünde titremeye başladım.

Kolunun üstünde yükseldi, elimi bırakarak kolumu tuttu, beni kendine çektiğinde çok yakındık, elini yanağıma koyarak okşadığında dudaklarımızı birleştirdi.

Titreyerek karşılık verdim, kollarımı titreyerek boynuna sardığımda belime sarıldı, yatağa uzandığımda üstüme çıkarak dudaklarımı ısırarak öpmeye başladı.

Parmaklarımı saçlarına karıştırdım, geri çekildiğinde gözlerimi açarak kırmızı gözlerine baktım, anlımı öperek geri çekildi.

"Git ve uyu hoseok"

"B-ben.. Tamam"

Kalktığımda boynumu öperek derin bir nefes aldı.

"Kendini koru, gerekirse kutuplara git ama kendini koru"

Gözlerim dolduğunda yanaklarına ellerimi koydum.

"Yoongi"

"Hadi hoseok, yarın erkenden gideceğiz, bir daha kendini bana kanıtlamak için saçma şeyler yapma"

Kafamı salladım, geri çekilme den dudaklarıma küçük bir öpücük bıraktı, yeniden dudaklarını öptüm, parmak uçlarımı yanaklarına koyduğumda geri çekildik, nefesi dudaklarımı yakıyordu.

"Git artık"

Gözlerimi sıkıca kapatarak kalktım ve hızla odasından çıktım, kalbim acıyorken odaya girdim,göz yaşlarım akarken namjoon babam kalktı ve yanıma geldi.

"Biraz dolaşalım"

Kolumu tuttuğunda kafamı salladım, odadan çıkarak bahçeye indik, sessizce ilerler iken konuştu.

"Hiç jin baban ile nasıl tanıştığımızı anlattım mı?"

"Hayır"

Yanaklarımı silerek onu dinledim, gülerek anlatmaya baladı.

"Benim oduğum kabile küçüktü ve bizi korumaları için büycü seçilmişti. Bende 27 yaşındaydım ve hayatım boyunca büyücü görmemiştim, bayağı sihirli, insan dışı varlık sanıyordum"

Güldüğümde o da güldü.

"İşte ben hayaller kurarken jin ve ailesi gelmişti, benimde onları gördüğümde hayallerim kırılmıştı, kendimce kısık şekilde konuştuğumu sanıyordum.
'Hiç büyülü ve güzel değiller'
Dediğimde jin beni duyarak kaşlarını çattı.
'Ben hem büyülü hem güzelim kokuşmuş köpek'
Diyerek konuştuğunda sinir ile bir birimize baktık. Bir yıl düşman olarak geçirmiştik. O zaman larda vampir ve kurt kavgaları vardı, vampirler jin'i kurt sanmışlar, kokumuz üstüne sinmişti, jin o zaman lar senin gibi acemiydi, ona saldırdıklarında kurtarmak için üç vampirin önüne atladım, baban ne yaptı dersin?"

"Sana yardım etti?"

"Tabiki hayır, kaçtı ve beni bıraktı, vampirler de beni bir güzel dövdü, nasıl kaçtığımı şimdi bile bilmiyorum, işte kabilenin olduğu yere zorla geldim, jin benimle bütün hafta ilgilendi, biz giderek yakınlaştık ve ondan hoşlanmaya başladım, iki yıl sonra cesaret ederek 'Bay yürüyen ego'ya' açıldım ve oda kabul etti, sekiz yıl beraber geçirdik, bir içtiğimiz ayrı değildi, biz artık birdik, ayrı bedenler aynı ruh, evlendik ve iki pırlanta gibi çocuklarımız oldu, kabileden ayrılıp kendimize sıfırdan bir hayat kurduk, şimdi ise iyi ki diyoruz, iyi ki tanışıp olaylar atlatıp sevmişiz"

Kafamı kaldırıp yoongi'nin penceresine baktığımda göz göze geldik, ahh vampirler uyuyamazdı, tamamen unutmuştum.

"Biz de iyi ki diyebilecek miyiz baba"

"Gerçekten seviyorsanız, bir biriniz için korkmadan canınızı tehlikeye ata biliyorsanız, bir şey yaptığınızda diğerini de düşünürek yapıyorsanız, iyi ki diyebilirsiniz tabi"

Gülerek babama baktım, kolunu omuzuma koyarak sıktığında  gülüşüm büyüdü, babam yeniden konuştu.

"O savaşa gitmeyecek ama gideceği yerde bir savaştaymış gibi olucak, seni korumak için bırakan biri nasıl senden nefret edebilir ki hoseok, o senin için seni bıraktı"

"Korkuyorum baba, ya bir şey olursa ona, ya yaralanınca kendini koruyamazsa, korkuyorum, ölücek gibi oluyorum"

"Onu koruyacak ailesi var hoseok, yalnız olmayacak, gidip uyuyalım, yarın onu uğurlamalısın"

Kafamı salladığımda içeri girdik, odaya çıktık ve içeri girdik, saçlarımı öperek güldüğünde sıkıca sarıldım, içimi rahatlatmıştı.

/

sope : palTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang