3, gece yarısı çığlıklarının yatağı.

98 12 27
                                    






iyi okumalar dilerim♥

twitter | theyeofthenemy
instagram & tiktok | senewgreenleaf

• tom rosenthal, lights are on

• catie turner, god must hate me

3: Gece Yarısı Çığlıklarının Yatağı.

🪟

Ölümle başlayan her hikâye yaşamla bitmek zorundadır.

🂮 🂱 🂼

Her gece bir başka kâbus karşılıyordu Kayra'yı.

Gerçi, onun kâbus görmesi için uyumasına ihtiyacı yoktu. O gözleri açıkken de kâbus görebiliyordu.

Bir insanın yaşadıkları –ya da yaşayacakları– kâbus olabilir miydi? Kayra'nınkiler öyleydi.

Eğer hayat başlı başına bir kâbustuysa; geçmiş ya da gelecek olması hiçbir şeyi değiştiremiyordu. Gözleri açıkken bile kâbus görüyorken, uyuduğunda görülecek rüyalardan bir beklentisi kalmamıştı.

Üzerindeki pijamasını indirmedi. Bugün kendisini yataktan çıkabilecek kadar enerjik hissettiği bir gün değildi. Çoğu günü zaten böyleydi, ancak bugün bunu kapatmak için ufak bir efor bile sarf edemeyecekti.

Yatağında uzanıp tavanı izliyordu. Bugün hava yağmurluydu, tam olarak tavan izlemelik bir hava olduğunu düşünüyordu Kayra. Kendisini halsiz hissediyordu, daha fazlasını yapacak gücü hücrelerinde bulamıyordu.

Uzun bir süredir yorgundu. Çok uzun bir süredir... Ve artık bu yorgunluk fiziksel de değildi.

Kayra uçmak istemişti ama gördüğü hiçbir manzara gökyüzüne ait değildi.

Derin bir nefes verdi. Sanıyordu ki bugün günlerden 3 Ekim olmalıydı. Eğer kutunun üzerinde yazan 2 Ekim tarihi dün ise, bugün 3 Ekimdi. Bilmiyordu yine de. Pek önemsediği bir şey de değildi bu. Her gününün sonuncusu olmasını dilerken öleceği tarih umurunda bile değildi. Günleri saymıyordu.

Dışarıdan kuş sesleri gelmiyordu. Yalnızca yağmur sesleri ve kapalı perdesinden bile içeriye sızabilen bir kasvet vardı odasının duvarları içinde. Saat sabahın erken saatlerini gösteriyor olmalıydı. Buna emin olmasa da bu şekilde hissediyordu. Yağmur damlaları cama çarpıp kulaklarında ninniler bırakıyor, Kayra ise o damlalardan biri olmak ve cama çarpıp sonsuza dek yok olmak istiyordu.

Sürekli konuşan tarafı suskundu. Kelimeler yanlıştı ve ortada doğru bir duygu yoktu. Herhangi bir cümle bunu tarif edebilmek için yeterli değildi – o sadece ölümü arzuluyordu.

Deli değildi, ama delirmenin eşiğindeydi. Komikti ki, bunu bile yapamıyordu. Zihni delirmesine bile izin vermiyordu. Bu; Kayra'nın cezası ve ödülüydü.

Elbette ki o bunu bir ödül olarak göremiyordu, görmesi imkânsızdı çünkü bu şey yalnızca onu bir paradoksa itiyordu. Bundan nefret ediyordu ve işin kötü yanı bu olmadan yaşayamayacağının bilincindeydi.

Zaten yaşamak da istemiyordu. Bundandı tüm bu nefreti.

Kendisi yapmıştı. Bu cezayı kendisine vermişti ve ancak o zaman fark edebilmişti bunun bir ceza olduğunu. Ne yazık, artık çok geçti.

çalan piyano hatrınaWhere stories live. Discover now