dört

20.3K 357 235
                                    

ay hellö!

size yeni bölüm getirdim. sınır daha geçilmedi ama bildiğiniz üzere telefonumu rahmetli ettim. bilgisayar ve tabletten giriş yapıyorum ama bugünlerde başka yerde kalmam gerek ve birkaç gün giriş yapamayabilirim o yüzden şimdiden bırakıp kaçıyorum.

sınır:oy:200 yorum:200 🎀

oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın, hepsini teker teker okuyorum ve çok motive edici oluyor 🤍

bölüm şarkısı: Selena Gomez - People You Know ♪

Kapatıcıyı gözümün altına boca ettiğimden fırçayla bir saattir yedirmeye uğraşıyordum. İşin komik yanı da hâlâ mosmor olmasıydı, şiş yüzümde yanına bonustu. Geceden kalma olduğumda ki birde üzerine deli gibi zırıl zırıl ağlamıştım, ertesi gün hep bu tabloyu yaşıyordum. Yüzümü paylaçoya dönüştürmeden masadan kalkamayacağımı anladığımda güneş gözlüğümü çekmeceden çıkarıp taktım.

"Aden Hanım, kahvaltıya çabucak inmenizi söyledi anneniz!" Evin hizmetlisi Songül'ün sesi koridorun başından gelmesine rağmen odamda ciyak ciyak yankılanabiliyordu. Annemin klasik yemek saati takıntısı yine gün yüzüne çıkmıştı. Galiba bu kurala uyulması istenen bir tek ben vardım çünkü evin en küçüğü İrem'e bile daha az baskı yapılıyordu. Melih'in böyle bir kuraldan haberi olmadığına yemin edebilirdim mesela.

"Tamam," diye karşılık verip puftan kalktım. Aynada kombinimi gözden geçirdiğimde fazla mı karanlık tarafa kayıyor diye düşünmedim değil. Siyah mini ve boğazlı bir elbise ile üzerine siyah uzun bir kaban giyinmiştim. Havanın düne kıyasla bugün buz gibi olmasından kaynaklı olan değişime göre siyah çizmelerimi giymemde normaldi. Fazla mı karalar bağlamışsın Aden? Hayır, kıpkırmızı bir ruj sürmüştüm, yeterdi.

Koşa koşa evden ayrılıp direkt başka yerlere gitmek istesemde ilk olarak annemin ölüm tadında darlamalarına maruz kalmalıydım. Aksi takdirde annemin günü kötü geçerdi, başımıza taş falan yağardı, kıyamet kopardı. Bunları düşünürken kastan oluşmuş bir gövdeye çarptığım için yeri boyluyordum. Neyse ki önüne bakmadan yürüyen gereksiz beni sıkıca tutmuştu. "Yuh kızım, yuvarlanıp gidiyordun merdivenlerden! Aklın nerede senin bakayım?"

Kurduğu cümleyle hemen göğüsüne elimle vurup çekildim. "Salak salak konuşma Boran, hödük gibi çarptın birde iftira mı atıyorsun?"

Hareleri alayla yüzümde dolaşırken sırıtmaya başladı. "Hayırdır, film teklifi falan aldın da Hollywood'a mı açılıyorsun?"

"Ne alaka be?"

"Artist gibi gözlükle evin içinde fink atmana başka bir açıklama bulamadım da."

Gözlerimi devirip yanından geçip gittiğimde, "Vizyonunu geliştir o zaman." demiştim. Büyük salona girdiğimde Selin ilaçlarını kafaya dikiyordu. Kocasının ortak banka hesaplarındaki tüm parayı çekerek onu terk etmesinden sonra kafayı sıyırdığı dedikoduları maalesef ki gerçekti. Haldun amca büyük bir istikrarla tüm haberlerin üzerini kapatırsada, aile içindeki sırları biliyordum. O günden sonra kendini sakinleştiricilere ve psikiyatristlere bırakan üvey ablama üzülüyordum ama asıl üzüldüğüm İrem'di. Çünkü güçlü duramamış bir anne ve onu terk edip giden şerefsiz bir babaya sahipti.

ÜVEY ABİ +18Where stories live. Discover now