Chapter 5: İlk Zafer

8K 635 1K
                                    

🎶

One Of The Girls - The Weeknd, JENNIE, Lily-Rose Depp

Kaçar Gider - Dolu Kadehi Ters Tut

🎶

"...Aşk mesafe bilmez, kıtalara bölünmez, gözlerin yıldızlar gibidir." sözü içinde yıldız barındırdığından mıdır bilinmez, fazlasıyla hoşuma gitmişti. Tam altını çizmek için kalemi elime almıştım ki masanın üzerine pat diye bırakılan cips tabağı tüm dikkatimi dağıttı.

"Miloş, Girls Night'a ne dersin bebeğim? Uzun süredir yapmıyoruz." dedi baş belası arkadaşım bana yavru kedi bakışlarını atarak. Onun bu halini gördüğümde istemsizce gülümsedim, hayır diyemeyeceğimi bildiğim için de itiraz etmeye bile yeltenmeyerek teklifini kabul ettim. "Ama bir saniye şuranın altını çizeyim." dedim elimdeki Lucinda Riley'in Uçurumun Kenarındaki Kız kitabını sallayarak.

Bana sanki dünyanın en garip şeyini yapmak istemişim gibi bakışlar atarken "Aşk romanı mı o elindeki?" diye bir soru döküldü dudaklarından.

Tuhaf bakışları yüzünden utanarak kafamı önüme eğip "Evet, ne olmuş yani?" diye mırıldandım. Bu esnada da kitap alıntısının altını düzgün bir şekilde çizmeye çalışıyordum, çünkü en ufak bir yamuklukta çıldıracak gibi oluyordum. Bu yüzden de her seferinde üşenmeden cetvelle beraber yapıyordum kitaplarımın çizimlerini.

Bu duyguyu yalnızca has simetri hastaları anlar Mila.

Arada doğru şeyler de söyleyebildiğini görmek göz yaşartıcı, gerçi 'Bozuk saat bile günde iki kez doğruyu gösterirmiş.' hesabı bence seninki.

Hey hey hey, biz ikimiz aynı kişiyiz farkındasın değil mi? Yani bana sallarken aslında kendine sallamış oluyorsun canım, ona göre.

"Mila sana diyorum kızım, daldın gittin yine." diyen Güneş'in sesini duymak iç sesimle olan kavgama bir son vermemi sağlamıştı. Düşüncelerimden sıyrılarak ona baktığımda tırnaklarındaki ojeleri çıkartmaya çalıştığını gördüm.

"Hm, ne diyorsun?" dedim kafamı hafifçe sorgulama niteliğinde sallayarak.

"Aşko, aşk romanı diyorum, sen diyorum, okur muydun diyorum. Yani seni polisiye roman dışında bir kurgu okurken görmek imkansız gibi geliyordu, anlıyor musun? O yüzden şaşırdım." dedi elindeki asetonlu pamuğu tırnaklarına sürterken.

Ne diyeceğimi bilemeyip, kendimi de ele vermemek amacıyla her zamanki gibi işi dalgaya vurmaya karar vererek "Aslında bu yoktu, öyle bir içimden geldi." dediğimde "Pekala, öyle olsun bakalım." dedi üzerinde çok da takılmayarak çünkü pürdikkat tırnaklarına odaklanmıştı.

Yalan da sayılmazdı, gerçekten de içimden geldiği için kitaplığımdaki rastgele bir aşk romanını açıp okumaya başlamıştım. Kafamı dağıtmaya ihtiyacım vardı çünkü biliyordum ki kafam dağılmazsa ben dağılacaktım, milyonlarca parçalara.

Düşüncelerimin içinde boğulacakmış gibi hissediyordum, yüzerek kıyıya varmak istiyordum ancak bir el sanki beni geriye doğru çekip alarak buna engel oluyordu. Kafa dağınıklığımı bir an önce toparlamam ve her şeyi düzene koymam gerektiğinin farkındaydım. Kafamı bu denli karıştıran ve özellikle şu sıralar ayarlarımla fazlaca oynayan tek bir isim yankılanıyordu zihnimde.

Aren Atlas Artemis.

Bana karşı o cümleyi kurduktan sonra asla onunla yalnız kalmamıştım. Hatta kızları bile umursamayarak Güneş ve Meriç'e eşlik etmiş, sahaya resmen atlayarak inmiştim. Kısa süreli kutlamaların ardındansa Güneş ile beraber eve dönmüştük. Eve gelir gelmez ise kendimle yalnız kalıp da düşünmemek adına birçok şeyle oyalanmaya çalışmıştım. Bulmaca çözmüştüm, yıldız şeklinde kurabiyeler yapmıştım, normalde asla yanlarına bile uğramadığım çiçeklerle uğraşmıştım ve şimdiyse kitap okuyordum.

ANKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin