1.7

64 11 50
                                    

Hayatım bir kitap olamayacak kadar sıradan.
Gece geç uyuyan, sabah erken kalkan.
Ben öylesine biriyim aslında.
Âşık olan,
aptalı oynayan.

Yine de hayatım bir kitap olsaydı,
eminim ki yazarın aklını karıştırırdım.
Dengesizliğimle,
başına buyrukluğum,
ve de laflarımla.

Ama unutma,
kimse sıradan şeyler yazmaz.
Eğer yazarsan hikâyeni,
o sıradan olmaz.

Aşksa basit bir duygu değildir.
Her kitaba konu olamaz.
Yine de yazar yapar ve yakar,
En güzel aşkları,
çok güzel harcar.

Adımlarımı daha fazla hızlandıramıyordum çünkü hâlihazırda zaten koşuyor vaziyetteydim. Gitmek istediğim yere erken varmak istemiyordum aslında ama içimdeki dürtü beni koşmaya itiyordu adeta. Merak ettiğim şeyler vardı, anlayamadığım şeyler kafamı kurcalıyordu ve her şey karmakarışıktı.

Melih ile Sarp arasında ne geçmişti mesela? Melih benimle uğraşmaya kalkışmıştı. Belki de deli cesaretiyle videomu Sarp'e göstermişti. Sonra sigara içenleri ifşalamamı istemişti gizlice. İçlerinde Sarp'te vardı tabii. Böyle düşününce daha mantıklı geliyordu. Sarp içinse her şey karmaşıktı değil mi? Tek karmaşası o gün bana dediği gibi beni bulamaması olamazdı.

En merak ettiğim şeylerden biri ise Lara'nın neden bunu merak etmesiydi. Ben önceden bilseydim ve haliyle merak etseydim absürt kaçmazdı çünkü Melih kullanmak için rastgele beni seçmiş olamazdı ya. Ama Lara'ya çıkmıyordu bu işin ucu. Ya da ben henüz bilmiyordum.

Ve Lara'ya dediğim gibi olmayacaktı. Ben ne olduğunu bulurdum, Lara'ya söyler miydim orası meçhuldu. Çünkü benim nezdimde onun yaptığı da yardım istemek değil kullanmaktı.

Spor salonuna inmiştim. Bizimkiler antreman sonrası dinleniyordu ve ders saati olduğu için etrafta onlardan başka kimse yoktu.

Sarp ve Melih'e baktım. Cidden aralarında bir şey olduğu belliydi.

Sonrasında etrafa baktım. Turan Hoca yoktu.

Bir an bile düşünmeden salona adımımı attım ve o an herkesin teker teker bana baktığını hissettim. Tek kız olarak dikkat çekmiştim, gerçi, hep çekerdim. Omzumun üstünden baktığımda Melih'le göz göze geldim çünkü aramızda geçen son konuşma onun açısından şok edici olmalıydı. Bir nevi, yolun başında ben tarafından ifşa olmuştu.

Gözlerimi ondan çektim ve çatık kaşlarımla kaleye doğru ilerledim. Direğe yaslanmış vaziyette Sarp ve Barış yerde oturuyorlardı. Tam olarak Barış'ın önüne geldim ve net bir şekilde "Kalk," dedim. "Seninle konuşmam lazım Kaptan."

Pek umursamışa benzemiyordu. Ben dediğim anda oturduğu yerden kalktı.

"Sen kim oluyorsun da pat diye buraya dalıp huzur kaçırıyorsun?" Melih. Sen hâlâ konuşma cesaretini nereden buluyorsun?

"Sen de gel istersen," dedim onun tarafına bakmadan. "En son konuşmamız iyi değildi. Arayı düzeltiriz ha?"

"N'oluyor?" diye araya girdi Demir bir bana bir Melih'e bakarken. Ona doğru hiçbir şey anlamında kafamı salladım ve Barış'a gidelim bakışı atıp salondan çıkmaya yeltendim. O da arkamdan geliyordu zaten. Çıkmadan önce çalışmaya başlamaları konusunda komut verdi ve salonun önündeki panonun önünde benimle beraber durdu.

Lifeblood | Texting Where stories live. Discover now