3.6

69 6 72
                                    

LIFEBLOOD
FİNAL

Bir varmış bir yokmuş. Diyarların birinde, toprakların çok verimli, ağaçların bol meyve verdiği ve insanların refah içinde yaşadığı bir krallık varmış. Kralın iki oğlu, yakışıklı mı yakışıklı Bertus ve Barsal ikizlermiş. İkizlerin evlenme çağı geldiğinde kral, Arelit Dağının eteklerinde minik kulübesinde yaşayan yaşlı cadının kızları diye bilinen iki peri getittirmiş. Efsaneye göre yaşlı cadının kızları kabul edilen bu perinin, insanların kaderlerini okuyabildikleri bilinirmiş. Kral derhal bu iki periye, Bertus ve Barsal'ın kaderini görmelerini gerektiğini emredince periler itaatkar bir şekilde bu istediği kabul etmişler ve genç adamların üstlerine gece uyurlarken peri tozu serpip kulaklarına bir takım sesler fısıldamışlar.

Ertesi gün krala gelip anlatmışlar. "Yüce kralımız, oğullarınız için yazılan kader, Arelit Dağının eteklerindeki minik kulübesinde yaşayan annemizin bizlere anlattığı kehanete benzer. Halk oğullarınızın yüzünü tanımaz, etmez. Kehanete göre evlenme çağına geldiklerinden, saraydan azat edilmeleri gerekir. Halka karışmalılar. Bundan tam altı ay sonra, kasabadan iki kız kardeşe ayrı ayrı tutulurlar ve kehanetin can alıcı kısmı burada başlar."

Devamını anlatmaya fırsat vermeden kral, perilerin sözünü kesmiş çünkü kasabadan herhangi bir tüccar kızlarıyla oğullarını yakıştıramamış ve perileri derhal oradan Arelit Dağına kovmuş. Oğullarını gelecek altı ay boyunca saray içinde tutmaya başlamış.

Bu sırada olgunlaşan iki genç adam Bertus ve Barsal, sarayın bahçesinde kaçmak için planlar yapmaya başlamışlar. Ne var ki pek işe yaramamış kurdukları planlar. Bu nedenle durmadan sarayın geniş terasından kasabayı izleyip durmuşlar.

Gün gelmiş ve bir gün Barsal, saray surlarının yakınındaki konakta yaşayan bir tüccar kızının oralarda dolaştığını ve kafasını sürekli kaldırıp saraya baktığını fark etmiş. Birkaç hafta onu izlemiş ve uzaktan görmüş olsa bile içinde o kıza karşı duygular beslemiş. Günler geçmiş, kız sarayın önünde pervane olmaya başlamış. Yanında kız kardeşiyle beraber konaklarının bahçesinde bazenleri konuşur bazenleri eğlenirlermiş. Ama Barsal'ın tutulduğu kızın gözleri kendisine değil ikiz kardeşine değermiş.

Barsal, kardeşine karşı yenilmiş gibi hissettiğinden, belki de biraz kıskandığından, onu terastan uzak tutmaya başlamış. Bertus bu durumu ve kardeşinin hareketlerini çok çabuk çözmüş ve sorunun ne olduğunu kardeşine danışsa dahi öğrenememiş. Pes ettiği vakit, terasa çıkmak istemesinin sebebini açıklamış kardeşine. Ve Barsal anlamış ki, kardeşinin oraya çıkma sebebi kendisinin tutulduğu kızın, kız kardeşine tutulmasıymış. İki erkek kardeş, iki kız kardeşe âşık olmuş olurlar uzaktan.

Kehanetin can alıcı kısmı burada başlamış.

Çünkü Barsal'ın âşık olduğu ama Bertus'a bakan kızda garip haller varmış. Muhafızları aracı kılıp isimlerini öğrenmişler. Garip halleri olanın adı Orisa, kız kardeşinin adı Urina'ymiş.

Orisa, kız kardeşine kıyasla daha çok iş yapar, babasına daha çok yardım edermiş. Urina'dan daha becerikli ama güzellik bakımından düşkün olduğunu söylerlermiş. O buna pek aldırış etmezmiş fakat son altı aydır garip tavırlar sergiler, bir gözükürken bir kayboluverirmiş.

Bertus ve Barsal ikizler bir gün sarayın şifacıbaşısından aldıkları bir iksiri içerek kaçmışlar. Bir süreliğine görünmez olacaklarmış. İstedikleri şey ise iki kız kardeşi görmek, bir kez bile olsun sohbetlerinde bulunmakmış.

Lifeblood | Texting Where stories live. Discover now