uyuşmuş

28 4 0
                                    

Loş bir ışık çarpıyor gözüme. Gözümü aralamaya çalışıyorum. Gözlerimin yandığını hissedebiliyorum.

Dream: George iyi misin? Beni korkuttun.

George: Nerdeyiz?

Dream: Hastanedeyiz.

Başım çok fena zonkluyordu. Vücüdümun benliğini kaybediyor gibi hissediyorum.

Dream: Doktor fazla dozda ilaç kullandığın için böyle olduğunu söyledi.

George: Biri ilaçlarım dozunu değiştirdi.

Dream: Nasıl yani?

George: Bu gün annem ilaçlarımın dozunun farklı olduğunu söyledi. Bu garipti çünkü ilaçlarımın dozunu beş aydır asla arttırmadım.

Dream: Peki kim olabilir bu?

George: Aklımda iki kişi var. Bunlardan biri o gün eve giren kişi ve clay adında biri.

Dream biraz durmuştu. Yüzünde garipser bir ifade vardı.

Dream: Garip. Kasabadaki tek Clay adındaki kişi benim.

George: Dur bir saniye. Gerçek adın clay ve başka clay diye biri yok demi?

Dream: Evet, bildiğim kadarıyla yok.

Başımdan aşağıya kaynar sular döküldü.

George: Beni kandırıyorsun gibi geliyor.

Dream: George asla öyle işlere burnumu sokmam.

George: Nerden bilebilirim. Ya bana oyun oynuyorsan.

Dream: George, lütfen bana inan.

George: Artık güvenemiyorum.

Uzandığım yerden kalktım. Eve gitmem gerektiğini hissediyorum.

Dream: George lütfen.

George: Boşversene. Ben eve gidiyorum.

Dream: George bu halinde yürüyemezsin bile.

Arkama bakmadan odadan çıktım. Merdivenleri hızlı iniyordum. Başım için ne kadar boktan bir karar olsa bile hızlıca iniyordum.

Hastaneden çıktıktan sonra ilk gördüğüm otobüse bindim.

-Time skip-

Sesler yine bulanıktı. Kafamdaki sesler yine içimi yiyordu. Çok teşekkürler sevgili Tanrım. Masamdaki kağıtlara baktım. Gözlerim net görebiliyordu, biraz olsa bile.

Masamın üzerindeki eski anahtar ve bu günkü not kağıdı daha fazla ilgimi çekiyordu. Gözlerim onlara odaklanmıştı sadece.

Camdan dışarıya gözlerimi çevirdim. Jschlatin evi daha farklıydı. Evin önünde ki polis araçlarının eskimişliği daha tuhaftı.

Cama sert bir şey çarptı. Kağıt parçası olamıycak kadar sertti. Camı açtım. Bir kutu vardı. Kutu alıp masama koydum. Kutuyu açtım. İçinde bir bez bebek ve bir kaç çicek vardı. Birde renkli bir kağıt parçası vardı.

Bez bebeği inceledim. Bana benziyordu. Üstündeki kazağın aynısı bende vardı. Gözlerimizde aynıydı. Saç şeklimizde aynıydı.

Bez bebeği bir köşeye bıraktım. Kağıdı açtım. Kısaydı bu yazı. Tıpkı babama gelen doğum günü kartlarındaki yazılar gibiydi. Yazıda" Umarım senin için olan bez bebeği sevdin devamı için eski bir eve gitemen gerekiyor sadece bir koridorda beş adımcık yürü." yazıyordu. Tuhaf.

Eski ev derken hangi evi kastediyordu ki. Bildiğim tek iki ev vardı. Jschlatin evi ve o çitlerin arkasındaki ev.

Çitlerin arkasındaki ev Jschlatin evine göre daha yeniydi. Şansımı Jschlatin evinden yana kullanıcam.

shiny townWhere stories live. Discover now