19. Bölüm

12.1K 863 118
                                    

Merhaba, ansızın geldim bu defa.

Umarım böyle devam ederiz toplu bir amin zinciri oluşturalım...

Bölüm sizlerle, keyifle okumanız dileğiyle.

🖇️

Gözlerimin üzerinde gezinen parmaklarla gülümsemeye başladım. Nazlı, öğlen uykusunu fazla aldığı için gece geç yatmıştı ve şimdi de uykusunu aldığından olsa gerek uyanmış beni de uyandırmaya çalışıyordu.

"Asya," dedi a harfini uzatarak. Uyandığımı belli etmemeye çalışıyordum ama gülümsediğim için uyandığımın farkındaydı. "Nen nen?"

Uyuyacak mısın diyordu. Gözlerimi yavaşça araladım ve aydınlık ortam yüzünden gözlerim anında kısıldı. "Günaydın," dedim yavaşça yatağın içinde dönerek. Kolumun üzerine doğru yaslandığı için bir çırpıda kollarımın arasına hapsettim bedenini. "Uyandın mı?" dedim uyandığını görmeme rağmen. "Bal mısın sen, Nazlı? Sevimli bir bal böceği misin?"

"Böcek," diyerek yere bakmaya çalıştı. Başını tutup kendime doğru çektim. "Sensin o sen," dedim gülerek.

Kendini gösterdi böcek ben miyim der gibi. "Naslı," dedi z harfini henüz çıkaramadığı için. Nazlı'yım ben böcek değilim demek istiyordu sanırım.

Kahkaha atarak gülmeye başladım bir anda. Kalabalığın içinde olduğumuz şu birkaç günde bile ne kadar değişmişti. Nazlı'nın kalabalığa ihtiyacı vardı. Evde yalnız kalmaya değil, onu anlayan ve hep onunla ilgilenen insanlara hatta mümkünse akranlarına ihtiyacı vardı.

"Gel bakalım," diyerek kucağıma aldım küçük bedenini. Bacaklarını belimin iki yanından sarkıtarak boynumdan tutundu. Saçlarımı da asılıyordu böyle yaparak ama hiç umurumda değildi. Odadan çıktığımda mis gibi kokular gelen aşağı kata indik beraber. Mutfakta hummalı bir çalışma vardı. Bir kahvaltı için bile bu kadar uğraş veriyor olmaları bu evin yazılı olmayan bir kanunuydu sanki. "Günaydın," diyerek mutfağa girdim. Ahsen abla menemen yaparken annem poğaçaların üzerine temiz bir bez örtüyordu. Halam ise domatesin kabuklarını soymakla meşguldü çünkü Nazlı asla kabuklu domates yemiyordu.

"Günaydın," dedi annem sıcacık sesiyle. Elindeki işi hızlıca bitirip yanımıza geldi. Nazlı'nın karnına yüzünü yaklaştırıp sesler çıkartırken Nazlı deli gibi kahkaha atıyordu. "Uyuyabildiniz mi yavrum?" dedi kendini soluk soluğa geri çektiğinde.

"Uyuduk ama bölük pörçük işte," dedim Nazlı'ya bir bakış atarak.

"Ben bakarım dedim ama Nazlı seni istedi," diyerek konuştu Ahsen abla. "Kıyamadık biz de, ne yapalım."

Normalde Yavuz ile veya Hayriye teyze ile uyuyordu Nazlı. Fakat bu defa nedense onlarla uyumak istememiş, ille de Asya diye yeri göğü inleterek ağlamıştı. Gece Yavuz, Nazlı'yı bana verirken mahcup durmuştu ama hiç sorun değildi. Nazlı bana yük değil, aksine; en sevdiğim oyun arkadaşımdı.

"En iyisini yapmışsınız," dedim Nazlı'yı masanın üstüne oturtarak. Salatalık diliminden aldım ve Nazlı'ya uzattım yesin diye. Nazlı hemen kemirmeye başladı verdiğim salatalığı. Havucu da çok seviyordu ama alerjisi vardı. O yüzden salatalığa da ayrı bir düşkündü." Herkes nerede?" Yavuz'un şimdiye yanımıza gelmiş olması gerektiğinden evdeki bu sessizliğe anlam veremedim.

"Onlar çıktılar," dedi halam. "Eniştenle baban toparladı evin erkeklerini. İyi oldu, ayaklarımızın altından çekildiler."

Gülümsedim sözlerine. "Hayriye teyze nerede?" dedim bu defa.

VUSLAT Where stories live. Discover now