26. bölüm: senin burda ne işin var?

50 24 30
                                    

"Osman." Diyerek hayretle ona doğru yürüdüm. Karsımda gördüğüm kişi gerçek mi diye basımı iki yana sallayarak tekrar karşıya baktığımda hala ordayı.

Hayal değildi. Gerçekti.

Zaten biz niye hayalimizde osmanı görelim ki.

Görsek ismi üç harften oluşan hata baş harfi A olan birini görürdük...

"Nova." O da beni burda görmeyi beklemiyor olacaktı ki benim gibi şaşkınca yüzüme bakıyordu.

"senin burda ne işin var?" .

"Aslında bu soruyu benim sana sormam gerekiyordu." Derken adımlarım da yanına ulaşmıştı.

Burda ne işi vardı ki?

"Bir kaç doktor arkadaşımı göremye gelmiştim." Kaşlarım çatılmıştı. "Senin bu ülkede arkadaşların da mı var." Başını salladı "birlikte Afrika'ya insani yardım için beş ay önce gidip gelmiştik. İlerliyen gönlerde Yemen'e gideceklerini duyunca bende onlarla gitmek için Türkiye'ye geldim."

Söylediği şeylerle şaşırmıştım.  "Filistin'e bir daha gidmeyecek misin?" Berenle bir defasında konuştuğumuzda bana Osman'ın Filistinli olmadığını söylemiş.

"Tabi ki gideceğim o ülke benim yeniden doğdum ülke ama şimdilik başka yerlerde gidmem başka insanlara da yardım etmem gerekiyor." Dediğinde başımı salladım.

Bir elini ceketinin cepine koyup "Beni bir kenara bırak ta kendini anlat."

"Kendimi mi"

"Evet, bir anda ortadan yok oldun ve seni ne kadar aradık haberin var mı?"

"Beni mi aradınız neden?"

Kaşlarını çatarak "ne denek neden bir anda ortadan kayıp oldun Nova. senin yine su Siyonistlerin eline düştüğünü düşündük." Dediğinde utanmıştım. "Ben özür dilerim." Diyerek kendimi açıklamaya başladım.  "Beren annesinin kalp krizi geçirdiğini söyleyince apar topar döndük İstanbul'a. Özür dilerim ben size ulaşmaya çalıştım ama elimde numaranız falan hiç bir şey yoktu ki."

Yüzünü eksiti "Beren bana senin artık orda olan şeylere dayanamayıp gittiğini söylemişti."

Yüzümü eksiterek "Ne... ne zaman nasıl?"

"Bir hafta önce e postama meil göndermişti orda yazıyordu."

"Benim hiç bir şeyden haberin yok" Omuzlarım gerilemişti. Beren bu kadar şeyi arkamdan mı çevirmişti. Neden peki?

Ne demek neden? Eğer bir gün pasaportum elime geçerse ilk işim Gazze'ye geri dönmek olacağını biliyordu. Ve o da önceden beni başka biriymişim gibi onlara lanse ederek gitiğimde bana düşman olan insanlara karşılaşmamı istemişti. Böylece hem geri dönecek hemde umudumu kesecektim onlardan.

Yaptığı pilanı düşününce tüylerimi diken diken olmuştu.

"Küçük yalancıya bak sen." Diyen Osmana hak vermiştim.

Beni parmağında oynatmıştı.

"Benim artık gitmem gerekiyor." Diyen Osman'a baktım.

"Nereye?"

"Türkiye'ye gelmişken bir Ayasofya'ya  öğlen namazını kılayım değil mi?"

"Tabi bu senin en büyük hakın," söyleyeceğim şeyi topraklama ya çalışarak "Şey Osman..." Diyerek sustum.

Söylemesi o kadar da zor bir şey değildi aslında.

"Devamı? Devamı yok mu?" Diyen Osman'a  "var" Dediğimde.

Bulutlar Kime Ağlar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin