Bölüm 40 Emp Kavşağı Civarı/ Müttefikler

90 17 16
                                    



Zenginlik bu demekti belki de.

Diyar üzerindeki sıradan bir insana göre elbette Aybar zengin sayılırdı. Halen tam olarak ne kadar büyük olduğunu bilemediği bir koyun sürüsü, hatırı sayılır sayıda Huran atı ve kıymetini tam olarak ölçemediği değerli taşlardan oluşan bir serveti vardı. Ne var ki asıl zenginlik bu değildi.

Aybar kendini bildi bileli içinde ana ve babasını eksikliğini, özlemini hissetmiş, bu nedenle hiçbir zaman kendini tam saymamıştı. Oysa koca Tam Kalgar'ın gölgesinde, Eysar anayla Umayla ablasının şefkatinde, Erduga'nın kardeşten öte kardeşliğinde dopdolu bir çocukluğu olmuştu. Hiç farkında olmasa da büyük amcası Koru Beyin eli hep üstündeydi. Aybar Koru Bey'i, sözünü sakınmaz yiğitlikteki Kazal Beyinin katledilişini hatırladı yeniden. Yüreğinde bir sancı hissetti, öyle böyle değil, burnunun direği sızladı. Koru Bey ölmüştü ama şimdi bile sanki eli üzerindeydi. Öte yandan nerden çıkıp geldiyse Usta Muramba ortaya çıkmış, yanında şimdi kardeş bildiği Nola ve Kejdan'ı getirmişti. Tüm bu insanlar nasıl bir gönül zenginliğiydi farkına varamamıştı Aybar.

"Ta ki onlar yanımdan gidene kadar"

Aybar Han'ın buyruğunda birleşen seksen bin savaşçı akşam için hazırlanıyordu. Tüm ordu artık Tam Kalgar'ın buyruğundaydı. Tam Kalgar'ın buyruğunda olan ordu ise ister Huranlı olsun ister Diyarın başka bir yöresinden Tam Kalgar'ın disiplinli nizamından kıl payı ayrılamazdı. Aybar olabildiğince toparlanabilmek için burada birkaç gün durmaya karar vermişti. Bu yüzden üzerinde oldukları geniş düzlükte binlerce asker gece hazırlığına başlamıştı. Ak Diyar'ın yakıcı yaz güneşi artık solmaya başlamış, uçsuz bucaksız batı ufkunda turuncu bir top haline gelmişti. Kuzey yönünden gelen serin esintiler ferahlık veriyordu. Aybar Batı yönüne baktı. Yaklaşık otuz mil mesafede Ak Nehir ve onun da ötesinde Emp Kavşağı vardı. Hiç yeri değilken Aybar o kavşakta pusudan kurtardığı delikanlıyı hatırladı. Çocuğun mavi mi yeşil mi olduğu belli olmayan gözlerindeki saflığın bir eşi yoktu.

"Medme..."

      Evet çocuğun adını da hatırlıyordu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Evet çocuğun adını da hatırlıyordu. Daha o zamandan Medme'de gönlü kalmış, yanında tutmak istemişti ama kendi halindeki bir yolcuyu yolundan alıkoymanın Huran töresinde yeri yoktu.

"Ah bilebilseydim..."

O vakit bilmiyordu. Belki de Medme'nin halini anlaması gerekirdi ama tüm hissiyatı Kraliçe Elvin'e yönelmişti ve bu yüzden Kraliçeden gayrısını görecek basirete sahip değildi. Ancak şimdi Medme'yi görebiliyor, hissedebiliyordu. Hatta neredeyse onu kurtarmak için bir plan da kuracaktı ancak buna gerek kalmamıştı. Nasıl olduğunu bilmiyordu ancak Usta Borabar'ın zihnine ulaşmıştı. Belki de ona ulaşmasını farkında olmadan Usta Borabar istemişti. Aybar halen kristallerin ona açtığı bilgi deryasını nasıl okuyacağını bilmiyordu. Zaman zaman istemsizce birilerinin zihnine giriyordu. Kimi zaman da sadece niyetini okuyabildiği zihinlerden haberdar oluyor, niyetlerinde hoşlanmadığı zihinleri engelliyordu. Pek çok şeyi halen çözemiyordu ancak insanların çılgınca ulaşmaya çalıştığı bilgilerin kapısı artık Aybar'ın kendisiydi ve onu aşamayan hiçbir varlık insanlığın ortak bilincine ulaşamıyordu. Bu yüzden Aybar kötü niyetleri ona ulaştığı an geri çeviriyordu.

SIR MUHAFIZI - SİYAHWhere stories live. Discover now