48| Y KUŞAĞI KUŞLARI

7.2K 671 391
                                    




🌹

***
Şenay-Sev Kardeşim
Barış Manço-Alla Beni Pulla Beni

***

***

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

***

"Alla beni pulla beni
Al koynuna yâr
Gözüm senden başkasını
Görmez oldu yâr
Gönlüm senden bir şey ister
Nasıl desem yâr?"

Parmağıma doladığım ipi çözüp ördüğüm patiğe baktım. Şahane! Tam istediğim gibi, düzgünce. Ayaklarımı uzattığım sehpanın üzerinde duran elişi dergisine eğilip elimdeki örgüyle karşılaştırdım. Eksiksiz, doğru gidiyordum. İplik yumağını, ördüğüm patiği ve ince tığı sehpanın üzerine bırakıp ayaklarımı yere indirdim. Oturduğum yastıklı sandalyede geriye yaslanıp üzerime vuran güneşe gözlerimi kapatarak yüzümü çevirdim ve yanımdaki sandalyeye koyduğum radyoda çalan şarkıyı dinledim bir süre.

Beklenen...

Akın'ın köşe yazısını düşündüm ansızın, dudağıma bir gülümseme kondu hemen. Ne tuhaf, ne güzel şey şu sevgi. Karşılıklı olunca hele ne de başka hissettiriyordu insana. Köşe yazısını okuduktan sonra dayanamayıp eve erken dönmem, onun sevdiği yemeklerden pişirmem, sürekli sürekli mutfak masasının üzerindeki o köşe yazısını okuyup sevinmem, süslenmem, kırmızı ayakkabılarımı onun için giyinmem... Bana tüm bunları yaptıran şey onun sevgisiydi. Eve gelip kucağına oturmam, vişne rengi rujumla yüzündeki beyaz lekelere kardeş kıpkırmızı izler bırakmam... "Köşe yazını okudum. Eve gelmeni dört gözle bekledim. Pardon, bekledik."

Günlüğündeki 'Baba oluyorsun! :)' yazısını da tesadüfen görmüştü geçenlerde. Bebeklerimizden bahsedecekmiş, bir açmış, yazdığım bu iki kelimelik cümleyle karşılaşmış. Sıkı sıkı sardı kollarını bana. "Affet, çok yoğundum, hiç bakamadım defterlere." diye özür diledi bir de. Bunun özrü mü olurdu yahu?

Eylül ayının ilk cumartesi günüydü. Hava hâlâ çok sıcak, güneş davetkâr ve yakıcıydı. İstemsizce ellerim karnımın üzerindeki çıkıntıda kavuştu. Gülümsedim. Tüm bedenim kemiklerime kadar ısınmıştı. Denizden esen hafif rüzgâr, yaprakların bezgin hışırtısı, arıların vızıltısı müziğe karışıyordu. Tabii bir de Cino'nun nefesinin sesi... Ayağımın dibine gelip uzanınca gözlerimi aralayıp ona baktım. Dilini dışarı çıkarıp hararetle nefes alıp veriyordu. Elimi kafasına uzatıp okşadım. Kim bilir hangi komşunun bahçesinde avare avare dolaşıp gelmişti.

"Haylaz yaramaz," diye söylendim. Dik dik bakındı bana. Acaba Cino'nun kardeşleri var mıydı? Köpekler genelde tek doğurmazdı. Kesin kardeşleri vardı Cino'nun. Yaşıyorlar mıdır? Annesi muhakkak ölmüştür... Ya kardeşleri? Cino gibi sokak köpeğidir onlar da. Fakat Cino artık sokak köpeği değil, bizim özgür köpeğimiz. Evet, ona bu ismi verdim. Özgür köpeğimiz Cino! Cino'nun kardeşleri olabileceği düşüncesi içimi kıyım kıyım kıydı nedense. Ansızın kardeşlerimi özledim. Burnumun direği sızladı, gözlerim doldu. Hamilelik hormonu dedikleri şeydendi hep bunlar. Ne yapayım, ket vuramam ya?

KIRMIZI GÜLLER ÇABUK SOLARWhere stories live. Discover now