3. Bölüm

38K 4.1K 1.4K
                                    

Ben size bir süre her gün bölüm atmaya çalışacağım ama siz de yorum ve oylarınızla yanımda olun olur mu? 🥺

Keyifle okuyun

...

Bir şey vardı. Bir his. Adını koyamadığım ama bana beni unutturan bir his. Kaderin ağlarını tatlı tatlı örüşü müydü içimi kamaştıran bilmiyorum ama insan en çok kaçtığına varıp, olmaz denilenin oluruyla sınanıyormuş.

"Bana mı geliyordun. Neden?" Kalbimin döngüsünü bozan soru dudaklarımdan zar zor çıkmıştı. Onu gördüğümde neden böyle oluyordum anlamadım. O an bu denli ayran gönüllü oluşuma da kızdım. Annemin tek bir cümlesiyle belki de istemsizce kurduğum o kısa hayalin içine hapsolmuştum. Belki de olmaz denilenin çekiciliğiydi bana böyle hissettiren. Bir anda karşıma çıkışı, benim bunu kadere yoruşum ilahi bir kuvvetle gönülden bağlanmama sebep oluyordu. Böyle olsun istemedim.

''Sen demişsin.'' Dediğinde zihnim söylediğini biraz geç algıladı. Boş bakışlarımın karşılığı olarak ''Umut'a demişsin ya Akın bana ulaşsın diye.''

Elimi bir anda alnıma vurdum salaklığımı belli etmek ister gibi. Aklımda bir şey kurmamıştım ama bunu da bütünüyle unutmuştum. ''Ay kusura bakma lütfen.'' Dedim az önce verdiğim o tepkinin yersizliğiyle. ''Ben-''

Gülümseyerek ''Leyla.'' Dediğinde adım ilk kez dilinden dökülmüştü ve ben öylece dudaklarına kilitlenip kalmıştım. Ondan duymayı beklemediğim şeylerden biri de ne tuhaftır ki adımdı. Aslında çok olağan bir olaya olağan dışıymış gibi tepki verme sebebim ise tok sesine örtülen adımın naif dokunuşuydu. Bir kadife hissi yarattı.

''Beni her gördüğünde özür mü dileyeceksin gerçekten?'' Diye sordu. Gözlerimin içine parıldayan gözlerle bakıyor oluşu insanın aklını başından alır gibiydi. Mahalledeki kızların neden Akın'a iç çekerek baktıklarını onunla böylesi yakın temas kurunca fark ettim.

İstemsizce cümlesine gülünce başımı eğmek durumunda kaldım ve o merakla beni yakalamış gibi ''Neden güldün öyle?'' diye sormuştu. Bunu sorarken de yüzünde bir gülümseme saklıydı.

''Her gördüğünde dedin ya sanki sürekli görüşecekmişiz gibi.'' Yüzüne bakarak kurduğum o cümlenin ne anlama geleceğini düşünmemiştim. Suskun kalınca bir şeyler çarptı zihnimde ve sonrası için bir davet mesajına dönüşür çekincesiyle konuyu hızlıca kapatmak istedim.

''Ben...'' dedim bir çırpıda başımı ona doğru kaldırarak. ''Ben bana verdiğin ceketi sana nasıl ulaştıracağımı bilemedim. Numaranı bulmak da zor olurdu. O yüzden Umut ile haber yolladım. Ama bugün geleceğini de bilmiyordum. Üstelik ben ceketini yıkayıp kurutacak vakti de bulamadım henüz. Hay Allah.'' Diyerek yüzüm asıldı. ''Nasıl yapsak ki?''

''Gerek yok.'' Dedi aynı sakinlikle. ''Sende de kalabilir. Dert etme kendine.''

''Yok.'' Dedim kati surette olmaz der gibi. ''Ben vereceğim onu sana mutlaka. Nasıl yapalım?''

Ben öyle bir sıkıntı haline bürünmüştüm ki o gerginlikte ''Tanışalım.'' Demesi hiç beklediğim bir şey değildi. Ben kara kara bir daha nerede görür nasıl veririm diye düşünürken o tanışalım demişti.

''Heh.'' Diyerek saçma bir tavırla karşılık verdiğimde dudaklarım aralanmış, omuzlarım öylece şaşkınlıkla düşmüştü.

Muhtemelen çok komik gözüküyordum ki sürekli karşısında ''Önce tanışalım.'' Dedi tekrar gülerek. Yüzünde silinmeyen o gülümsemeyle elini uzattığında ''bu ikinci karşılaşmamız. E sen de illa ceketi vereceğim diyorsun üç olacak belli ki. Biz biliyoruz aslında adımızı ama adet yerini bulsun.'' Elini uzattı. ''Akın ben.''

Elzem: Leyla GecesiTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang