~9

7.2K 674 426
                                    

       Merhaba canlar,
  Çok uzun tutmayacağım bir önsöz burası. Lütfen okuyun. 🧡

Sonlara doğru kullandığım şarkıyı medyaya eklemeye çalışacağım. Ama geçenkini eklememişti. Eğer öyle olursa adını bırakacağım. Ne olur dinleyin. Hatta okurken açık kalsın. Dinleyin ki tek başıma kahrolmayayım sjjss beraber mahvolacağız bu yolda sjsjsjs

❗️❗️❗️❗️ Lena Chamamyan/ Sareri Hovin Mernem (Dağlarının Rüzgarına Öleyim) ( Türkçe alt yazılısını öneririm)

❗️❗️❗️❗️ https://youtu.be/p3JvnJcWQ9U?si=QGkwDJaxrPfEf-7r

⭐️⭐️⭐️Yorumlarınızı esirgemeyin lütfen! Bu, benim için beğeniden bile daha kıymetli ama siz ikisini de yaparsanız ne bileyim bir pilav üstü kuru gibi bir şey olur skksks 🧡🧡⭐️⭐️⭐️

İyi okumalar sevgili okur. 🌹

                                    *

      Bu, kızıl gelinciklerin kurşuni gök altında boyun büktüğüdür.

                                       *
" Şehrazat, gel buraya. "

Arkasından tık nefes koşan anneannesine baktı Şehrazat. Üzerindeki beyaz, kiraz desenli elbisenin balon eteklerini toplayıp küçük adımlarını hızlandırırken arkasına dönüp dil çıkardı.
" Gelmeyeceğim işte."

Anneannesi, ellerini beline koyup soluklarken nefesi kesilmişçesine elini göğsüme koyup biraz dinlendi. Gözleri yokuş yukarı kaçan, kaçarken de dönüp dönüp dil çıkaran torunundaydı.

Arkadaki ağaca bir kuşu yakalama hevesiyle tırmanıp sonra da orada kalmış, inememiş; korkudan hüngür şakır, salya sümük ağlarken sesini duyup yetişmişti. Şenay da evde yoktu aksi gibi. Şehsuvar da işteydi.

Zorlukla indirdiği kızın her tarafı yaprak ve toz toprak olmuştu. Narin bir çocuktu Şehrazat. Erken doğduğu için de en ufak bir durumda mikrop kapıp hemen hastalanıyordu. Yıkayıp paklaması gerekiyordu. Ama işte küçük velet, burnunu anneannesinin eteğine hızlıca silip kaçıvermişti.
" Kız sen ne yaptın?" diye şaşkınca ardından seslendiğinde dönüp sekiz yaş şirinliği ile gülmüş " Ne yapsaydım şeker nine? Üstüm pis mi olsaydı?" deyivermişti. Şöyle dudaklarını büzerek şeker nine demiyor muydu, ne kızgınlığı varsa uçup gidiyordu işte. Ama tüm şirinliğine rağmen, her istediği olan çocuklara mahsus bir doymazlık, bir parça şımarıklık vardı. Kızının onca senesinin hasretiydi. O sebeple adını Hayat koymaya kafasına koymuştu kızı ama sonra Şehsuvar'ın ikimizden de bir şeyler taşısın, madem başka çocuğumuz olmayacak, demesi ile ikisinin de adını andıran ve manası da pek güzel olan Şehrazat adını koyuvermişlerdi. Babası kucağına aldığında " Benim hayatının masalı sensin kızım. Anlatıcısı da sen ol." demişti. Şehrâzât, Fars masallarında Fars prensesi aynı zamanda da Binbir Gece Masalları'nın anlatıcısıydı. Babası öğrenmeye açık ve çok okuduğu için, Arapça'yı da Farsça'yı da iyi bilir, eserleri kendi dillerinden okumayı severdi.
Kızı, büyütüp kendini bilene kadar ona her gece Binbir Gece Masalları'ndaki Şehrâzât'ın hayat öyküsünü, ölümden kurtulma çabalarını okumuştu. Sonuçta Şehrazat da bu hayata tutunmuş, ölüme meydan okumuştu. Karısının çocuğunun olması çok riskliyken ve onca seneye rağmen çocuk sahibi olamamış olmalarına rağmen Yaratıcı onlara bu, doğar doğmaz " Maşallah ne güzel bir bebek!" dedirtecek bu emaneti nasip etmişti.

" Hadi şeker nine. Yoruldun mu? Bu kadar çabuk mu?" diye seslenen ufaklığa baktı.
Dizlerinde derman da yoktu ki koştursun.
" Yavrum, emanetim, bak şeker nine çok yoruldu. Gel evimize gidelim." diye yumuşakça cevap verdi kadıncağız ama küçük cadı bana mısın demedi ve omuz silkip dil çıkarıp küçük bir kahkaha atıp ilerledi.

BÜLBÜLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin