İntikam

33 7 0
                                    

İstanbul Trafiği

Tam mutluluğu yakaladım derken bir yerden mutsuzluk geldi, bana tercih sunuyordu hayat.

Tülin ile yollarımızı ayırmış olsamda kardeşi kardeşim gibiydi, benim kardeşim gibi seviyordum onu.

En önemlisi ise bir tarafımda gerçek kardeşim vardı, öz kardeşim.

Sahil kenarında banka oturdum ve denizi izlemeye başladım cebimde fotoğrafları vardı, tekrardan fotoğrafa baktığımda kardeşimin fotoğrafında terslik olduğunu anladım. Kardeşimin şimdi ki fotoğrafı değildi küçükken beş yaşında çekilmiş bir fotoğraftı. İstemeden yüzümde tebessüm oluştu.

Dün akşam olanları Toprak'a anlattım beni anlamasını bekledim ama anlamadı, aksine her gün benim sıkıntılarımla uğraşamayacağını söyledi bu lafları dinlerken boğazımda yumru oluşmuştu, ne nefes alabiliyordum ne de ağlaya biliyordum öylece baktım gözlerinin içine.

Ve şimdi yeni fark ettiğim için hem kendime kızıyordum hem gülüyordum. İçim gülüyor dışım ağlıyor.

Telefonumu çıkartıp Berk'i aradım ikinci çalışta açtı "biraz geç oldu ama arayabildin" sesi uykulu geliyordu saat sabahın sekiziydi "evet arayabildim, asıl sen bana cevap ver kendini çuvallayınca ne hissediyorsun?" Dedimlerimle telefonun arkasında hareketlenme oldu "ne" yüzüm gülüyordu "öyle işte hem benim kardeşim yok ki sen neyin kafasındasın" ve ben yalana başvuracaktım "beni beş yaşında bulduğun çocuklamı kandıracaksın git kendine başka eğlence bul! Son kez söylüyorum ve sana tercih filan teklif etmiyorum bir saat içinde izle kıyamet'i" deyip yüzüne kapattım. Dediklerime inanmıştı yoksa o da bana tehdit savururdu.

Yeni ortağımıza kısa bir mesaj attım o gün çektiğim fotoğrafı altına ise

"Yanında kocamı çok seviyorum pozları veren eşiniz sizi aldatırken de böyle pozlar veriyor muydu? Hem de benim sevgilimle! Pardon eski sevgilim."

Kısa bir süre sonra görüldü yedim ve ardından Berk'in beni ısrarla aramasını, telefonumu sessize alıp cebine koydum.

Şirketimin önüne geldiğimde içinde kıyametler kopmasına az kalmıştı çünkü Hüseyin bey banada hesap soracaktı. Yüzüme sahte gülüşümü yerleştirip içeriye girdim altımda kot pantolan üzerimde beyaz tişört elimde siyah kol çantası vardı makyaj olarak ise eyeliner çekip maskara sürdüm yanaklarıma allık ve toprak tonu ruj sürmüştüm saçlarımı ensemden dağınık topuz yapmıştım ve şimdi kıyamette gülerek gidiyordum yüzümdeki gülümsemeyi silemiyorum. 

Odama yaklaştıkça bağırma sesleri yükseliyordu "bana o kızı getirin" Hüseyin galiba biraz sinirlenmiş "hayatım kuru iftira, gel gidelim boşver kızı" ve çok mutluyum pozları veren karısı ben bunları düşünürken onlara yaklaşınca kahkaha atmaya başladım sesim duvarlara çarparken Hüseyin kızgın bakışlarını üzerimde gezdirirken, karısı Hanife korkak gözlerle bana bakıyordu boğazımı temizleyip "hoşgeldiniz sizi daha geç beklerdim açıkçası" tebessüm ederek Hüseyin'e baktım ağzının içinden hırıltılı sesler çıkınca dudaklarımı gülmemek için içine kıvırdım "peki, şöyle yapalım benim odama geçelim" deyip odamı gösterdim "lütfen" önlerine geçerek yürümeye başladım "Nuran bize orta şekerli kahve getir"

Hüseyin'in bakışları içime ürperti versede hâlâ tebessüm ediyordum "Selin hanım bunun yalan olduğunu ne zaman söyleyeceksiniz" Hanife'ye dönüp "hiçbir zaman" dedim ama gözümün içi tehdit ediyordu kapı tıklanınca hâlâ Hanifeye bakarak "gir" dedim birkaç saniye sonra içeri Nuran girdi kahvelerimizi önümüze verip odadan çıktı.

"Bana bu fotoğrafı açıklayın Selin hanım" Hüseyin'in kaba sesiyle gözlerimi ona çevirdim "woow bu kadar sinirlenmenizi anlıyorum ve bende bu kadar sinirlenmiştim ama malesef Berk beni küçümseyip tehdit edince iki ay boyunca sustum" iki ay lafını duyan Hüseyin bakışlarını Hanifeye yöneltti ayağa kalktı ve bende ayağa kalkıp onların yanına gittim. Hüseyin elini kaldırıp Hanifeye vuracakken kolundan tuttum "bağırıp çağırın elinde ne varsa alın ama sakın vurmayın" dedim Hüseyin'e bakarken onunda bakışları bana dönünce elini aşağıya indirdi âni hareketle eliyle masanın üzeridekileri yere attı. Hanifeye dönüp işaret parmağıyla ona doğdu sallarken "sakın eve gelme yoksa doğduğuna pişman ederim" deyip kapıyı hızla vurup çıktı. "Çok teşekkür ederim" diyen Hanif'e tam bana sarılcakken "sakın, sakın bana dokunma! İreniyorum sizden" deyip geri adım attım sonra elimi kaldırıp yüzüne sert bir tokat attım başı sağ düştü eliyle yanağını tutarken onu masaya ittirdim ve masaya sırtı yaslandı elimle boğazını sıkmaya başladım "seni şeref yoksunu, senden ve senin gibilerden nefret ediyorum!" Deyip elimi boğazından çektim o ise nefes nefese ayağa kalktı boğazını tutuyordu. Ona bir kere daha yaklaşıp elimi saçına dolayıp çektim, elimde onun saçı varken kapıyı açıp bütün herkesin içinde onu yere ittirdim ve yere düştü içeri tekrar girip çantasını ve ceketini alıp ona doğru fırlattım "defol git Berkciğine" içeri girip kapıyı kapatmadan son kez etrafa baktım herkes bize öyle bir bakıyordu ki sırıtarak kapıyı kapattım.

İSTANBUL TRAFİĞİحيث تعيش القصص. اكتشف الآن