31- Kırgınlıklar

120 18 0
                                    

Ve video başladı.

Video başladığında kadraja bir araba giriyordu. Bizimkilerin arabasıydı. Yolun ortasındaydı. Görüntü kırmızı ışığın hemen yanında başlıyordu. Belli ki güvenlik kamerasıydı. Bizimkilerin arabasının gelmesinin ardından 20 saniye kadar kadrajda yeni bir şey yoktu.

Daha sonra büyük iki cip, birkaç metre yanlarına sağ ve sola olacak şekilde giriyordu. Arabanın içinde Asya ve Özgür abi bulanık da olsa görünüyordu. Gülümseyerek konuşuyorlar. Hafif ve buruk bir tebessümdü. Farkında gibilerdi. Birkaç saniye içinde jiplerin içinde ki adamlar pencereyi açıyor ve saniyeler boyu ateş ediyorlardı.

Ben gözümü yumup daha fazla izlemeye cesaret edemesem de Ömer kitlenmiş bir şekilde izliyordu. Kendime gelmem gerektiğini düşünerek kafamı kaldırdım. Özgür abinin çok kısık ve bulanık bağırmalar geliyordu.

Asyayı tutup aşağı çekiyor sonra telefonunu alıp bir şeyler yapıyordu. Arabaların içinden birer adam çıktı ve konuşmaya başladılar. Ne sesleri geliyordu ne de uğultu. Sadece ağız hareketleri.

Arabanın kapısını açarak önce Asyayı çıkarıyorlardı. Baygındı. Daha sonra arabadan bir kişi daha çıkıyor ve üçü beraber Özgür abimi çıkartıyordu. Bu üçlünün yanında davar gibi adamdı. Hafifçe güldüm.

İkisini de aynı arabaya yerleştirdikten sonra gaza basarak uzaklaşıyorlar.

Video bitti.

"Tanıdığın var mı aralarından? " Diye sordu adamlara dikkatle bakarken.

"Hayır. Senin?" Dedim ona bakarken. Adamlara yeterince bakmıştım,tanımıyorum.

"Yok. Plakalar?"

"Baktırırım."

Aramıza bir anda bir sessizlik çökmüştü. İkimizde ağzımızı bıçak açmıyorduk. Bu sessizlik canını sıkmaya başlayınca derin bir nefes aldım ve ayağa kalktım.

"Gidecek misin?" diye sordum.

"Bir süre sonra." Diye yanıtladı. Onda hissettiğim soğukluk canımı yakıyordu.

"Otel buldun mu kendine?" Burada kalmasını teklif etsem de kabul etmezdiö

"Otelde kalmayacağım." dediğinde sorgulayıcı bakışlarla ona baktım.

"Burada kalacağım. Kaçırdın beni madem bakacaksın bi zahmet." dediğinde kıkırdadım.

"Hayırdır düğümü açamadın mı?" gülerek sorduğum soruya o da güldü ve ayağa kalkarak üstünü silkeledi. Düğümleri açmıştı. Gülmesinin sebebinin ben olmadığımı hissettim. Ve içimden bir ses bu sebebin 'Toprak' olduğunu hissettim.

Beklemeyeceği bir şekilde ona doğru bir adım attım ve omuzlarına kolumu koyarak sarıldım. Bekledi bir süre. Zorlandığını hissettim ama karşılık vermedi. Sarılmadı,haklıydı da.

"Görüşürüz" diye fısıldadım kulağına.

Düğümleri açmasına ise gerçekten şaşırmıştım. Toprak nasıl düğümler atıyorsa artık, kimse açmamıştı şimdiye kadar. Belki de bilerek çok sıkı yapmamıştı. Ben omuz silkerek odadan çıkmadan önce Toprak konuştu.

"Gidiyor musunuz Zerya Hanım?"

"Görüşürüz toprak." diye seslendim oradan çıkarken. Onunda kısık bir sesle görüşürüz dediğini duymuştum.

Kapıyı kapatarak klübeden çıktım ve arabama doğru ilerledim. Pek birşey bulabildiğimiz söylenemez ama yine de boş geçmemişti.

Arabamın kapısını kapattıktan sonra hastaneye doğru sürmeye başladım.

Yolculuk gxgWhere stories live. Discover now