Anlaştık Ortak

1.1K 84 42
                                    

Senar, her zamanki günlere göre artık sessizce oturup sevdiği adamın ayağına gelmesini beklemeyecekti. Aylardır inşallahlarla, maşallahlarla değişen birşeyin olmadığını görmüştü. Bu yüzden gerekirse kendi canından vazgeçecekti ama yine de sevdiğine ulaşacaktı. Yeter ki, kömür gözlüsü ölü veya diri bulunsundu...

Yalnız sevdiği adamın yaşadığına da canı gönülden inanıyor, buna tutunuyordu. Tutunmak zorundaydı. Yoksa tüm olanlara dayanamayıp kafasına sıkacaktı.

Son gazla sürdüğü arabayla Afrin merkeze ulaşmıştı. Ulaşır ulaşmaz merkezin girişinde çelimsiz herifi arabadan fırlatır gibi attı ve Reşidiye camisinin oraya gelmişti. Bir müddet arabanın direksiyonuna yaslanmış kendisine mesaj atılmasını bekliyordu.

Sıkıntıyla, salladığı bacaklarından bile bi haberdi. Dakikalardır aklına her türlü ihtimaller gelip geçiyordu. En çokta, lokantadaki adamlardan şüpheleniyordu. Ama onları nerede, nasıl bulacağını da bilemiyordu.

Eğer Kenan'ın başka düşmanları varsa da yine bilmiyordu. Bilmediği için de sürekli kendisini suçluyordu. Kenan'la yan yana gelince, öpüşüp koklaşmaktan başka yaptıkları birşey yoktu. Ona hayatındaki sorunlardan bahsetmediği için, bütün suçu kendisinde arıyordu.

Ona başka konular hakkında konuşsaydı belki şuan eli kolu bağlı oturmak zorunda kalmazdı.

Biraz geçtikten sonra, direksiyondan başını kaldırarak başını koltuğun arka kısmına yaslayıp öfke bürünmüş yorgun mavilerini karşıya dikti. Çok geçmeden karşı tarafta broadway krem rengi bir araba durdu ve içinden inen adama gözünü dikti bu sefer.

Heybetli bedenini daha da ortaya çıkaran uzun siyah bir palto giymiş, başında beresi ve ağzında siyah maskesi vardı. Ellerini cebinden çıkarıp kendisine gel işareti yapan sonra da yan taraftaki dükkana seri adımlarla giren adamdan bakışlarını milim dâhi ayırmıyordu.

Elini arabanın frene atıp indirdi ve arabayı üç yüz metre uzaklıktaki bir dükkanın önünde durdurdu. Arabanın torpidosundan çıkardığı silahını belindeki kılıfına yerleştirdi.

Arabadanın kapısını açarak çıktı. Hızla küçük ve bir o kadar basık olan dükkanın kapısından eğilerek içeri girdi.

Hem de 'Ya içeride bir tuzak varsa' diye düşünmeden. İçeriye baktığında alelade bir dükkan gördü. Herşey yerli yerindeydi. Raflarda çikolatalar ve bisküviler dizilmişti. Yani normal bir bakkal için lazım olan herşey raflarda dizili bir şekilde müşterisini bekliyordu. Dükkanın kasa bölümünde, oturan sahibini görünce çatık kaşlarıyla ona dik bir şekilde baktı.

Ağzını açacağı sırada, "İçerde seni bekliyor" dedi bakkal sahibi. O da aynı şekil merakla kendisini süzüyordu. Bakkal sahibinin önünde, gazetenin üzerine koyduğu fırında pişirdiği domates ve biber tepsisi duruyordu. Senar tek kaşını kaldırarak adamın yüzünü aklına kazır gibi inceleye inceleye baktı. Bir elini silahın kılıfına atmıştı.

Bakkal sahibinin  gözleri belindeki silaha kayınca Senar gözlerime bak der gibi boğazını temizledi.

"Türkçe'yi nereden öğrendin?" diye sordu.

Bakkal sahibi cevap vermeden, az önce merdivenlerden aşağıya inen siyah paltolu adamın yerini eliyle gösterdi.
Bakkala müşteri gelince müşteriye ilgilendi ve daha da Senar'a bakmamıştı.

YABANCI YÜREK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin