11. Bölüm: Korkuyorum lütfen onunla gitme

63 19 18
                                    

Anıl'a bir şey yapamayacaklarını bilsem de ona bir şey olma ihtimali beni kahrediyordu. Ben onu düşünürken omzumda bir el hissetmemle biraz korkmuştum. 

"Korkma benim" dedi Anıl ve onun sesini duymamla içime sular serpilmişti. Daha sonra ceketini çözdü ve tekrar bana döndü. 

"Arkana bakma tamam mı?" Sessizce cevap veremeden kafamı sallamakla yetindim ve diğer kapının önüne yürüdük. Anıl'a fark ettirmeden arkama bakmaya çalışıyordum. Kapının önünden arkamızı gördüğüme adeta şoka girmiştim.

"Bari bakıyorsan belli etmemeye çalış be portakal" dedi gülerek.

"S-Sen... o kadar adamı nasıl dövdün?"

"Ne var ki bunda alt tarafı 30 tane falan" dedi ve tek sorun sırıtmasıydı. Daha sonra avuçlarımı yanaklarına yerleştirdim ve kafasını bir aşağı bir yukarı oynatmaya başladım. Amacım yumruk yiyip yemediğini öğrenmekti . Ama Anıl'da tek bir çizik bile yoktu.

"İyiyim ben merak etme" dedi ve daha sonra önümüzdeki kapıya sert bir tekme savurdu. Sonra bana döndü.

"Önden buyurun prenses" dedi. Gülerek içeri daldım. 

"Mehmet! Neredesin lan pis şerefsiz?!" dedim ve önümdeki masaya bir tekme savurdum. 

"Vay be! Kimler gelmiş?" dedi bana bakarak. Daha sonra gözlerini şaşkınca Anıl'a çevirdi. 

"S-Senin ne işin var burada?" 

"Sen nasıl bir şerefsizsin lan. Yetmedi mi benle uğraştığın onlardan ne istiyorsun?" dedi ve Mehmet'in yakasına yapıştı. Ne olduğunu hiç bir şekilde anlamamıştım. Tek bildiğim bu adamın benim bildiğimden daha fazla kötülük yapmış olmasıydı. 

"Ben sana zaten söyleyeceğimi söylemiştim Anıl Karataş. Sıra onlarda!"

"Eğer onların saçının tek teline zarar verirsen var ya cesedini yok ederim ve asla bulamazlar. Anladın mı?"

"Sen polis değil misin yoksa?" dedi gülerek ve sonra gözleri bana kaydı. "Sence polis mi?" 

"Polis olmam birini öldüremeyeceğim anlamına gelmez. Seni bir daha onların yakınında görürsem kendine ölüm beğen Mehmet Kartal! İrem nerede?"

"Karşılığında ne verece-"

"Sana İrem nerede dedim!" Anıl'ı daha önce böyle görmemiştim. Boynundaki damarlar iyice belirginleşmişti ve çenesi seğiriyordu. Yumruklarını sıkmaktan parmakları beyazlamıştı.

"Senin hakkındaki gerçekleri biliyor mu?"

"Kes çeneni!" dedi Anıl bağırarak. Bu hali beni fazlasıyla korkutmaya yetmişti. 

"Sanırım bilmiyor. O zaman ben anlatayım. Anıl aslında bu dün..." o sözünü tamamlayamadan Anıl diyaframına dizini geçirdi. Daha sonra arkamdan boynuma dolanan iki adet güçlü kol hissettim. Tam adamı alt etmeye çalışıyordum ki boğazıma dayanan bıçağın ucunun canımı yakmasıyla hiç bir şey yapamadım. 

"Hala beni öldürmeyi planlıyor musun Anıl Karataş. Onu korumak için ölümü göze alan sen, Şimdi beni öldürüp onun da ölmesine göz yumacak mısın?" dedi Mehmet sinsice gülerek. Daha sonra Anıl'ın gözleri bana kaydı. Dur biraz ne ölümü? Ne korumasından bahsediyordu bu?

"Çek lan elini onun üstünden! Eğer tek kılına zarar verirsen seni gebertirim!" 

"İşte şöyle. Akıllı davran biraz" dedi Mehmet gülerek. Daha sonra Anıl'ın eli yumruk şeklinde Mehmet'in yüzüne kalktı.

"Bana vurursan o ölür!" Anıl bunu duyunca eli havada asılı kalmıştı. Gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı. 

"Ne istiyorsun lan it?"

Yakışıklı YalancıWhere stories live. Discover now