19

1.9K 190 32
                                    

Kampüsün kafeteryasından çıkarken bir yandan gözlerim çevremde tanıdık yüz arıyordu. Genelde aynı yerlerde takıldığımız için sabit olarak oturduğumuz masaya gözlerim değdi.

Daha birkaç hafta öncesine kadar her anımda yanımda olup her şeyimi paylaştığım insanlarla bir anda yabancı olmak ne olursa olsun canımı acıtıyordu.

Gözlerim masada oturan Yiğit, Elif, Sena ve Polat'ın üzerinde durduğunda Sıla ve Berk'in henüz gelmediğini fark ettim. Bakışlarımı ilk fark eden Yiğit oldu. Gözlerini hafifçe kaçırdığında neyse ki bir suçluluk duyduğunu anlamıştım. Masaya dönüp birkaç şey söylediğinde Elif, Sena ve Polat'ın da yavaşça bana dönmesiyle kafeteryada daha fazla işimin kalmadığını anladım. Onlarla konuşacak bir şeyim yoktu.

Telefonumu çantamdan çıkarıp çıkışa doğru ilerlerken bir yandan içlerinden birinin peşimden geleceğini düşünerek Agah'ı arıyordum.

İkinci çalışta telefonu açmasıyla derin bir nefes alarak konuştum.

"Birtanem seni bekliyorum ben, geldin mi?"

Çevremdeki insanların duyabileceği bir ses tonunda kurduğum cümle ile birkaç saniye sessizlik oldu. Büyük ihtimal telefonu bir anda böyle açmama şaşırmış olmalıydı.

"İnsan bir haber verir, bir anda böyle telefon mu açılır kızım? Çıkıştayım, bekliyorum seni."

İstemsiz dudaklarımdan çıkan küçük bir kahkaha ile insanların daha fazla odağı olmuştum. Tam cevap verecektim ki arkamdan ismimin seslenilmesi ile düşüncelerimde hiç haksız olmadığını fark ettim.

"Alya, konuşabilir miyiz?"

Yiğit'in sesini duymamla telefonu kulağımdan çekmeyerek yavaşça arkamı döndüm, telefonu bilerek kapatmamıştım.

"Beş dakikaya geliyorum canım, çok beklemeyeceğim seni merak etme."

Telefonu yavaşça kulağımdan çektiğimde Yiğit'in yüzünde olan değişimi anbean hissetmiştim.

"Özeldi sanırım, telefon konuşmanı böldüysem kusura bakma."

Alttan alttan bir imayla kurduğu cümle karşısında hafifçe alaylı bir şekilde gülümsedim.

"Seni dinliyorum, Yiğit. Çok zamanım çok, acele edersen sevinirim."

Aldatılmış ve en yakın arkadaşlarından büyük bir kazık yemiş birine kıyasla aşırı sakin çıkan sesim karşısında afalladı.

"Ben, ne söylesem bilemiyorum... Gerçekten özür dilerim Alya. İşlerin bu raddeye geleceğini hiçbir zaman düşünmemiştim. Her şeyden önce arkadaş grubumuzun bozulmasından korktum,korktuk yani. O yüzden hiçbirimiz hiçbir şey söyleyemedik sana."

Kurduğu cümleler karşısında sakinliğimi bozmamaya çalışarak cevap vermek çok zordu.

"Kusura bakma Yiğit, senin arkadaş tanımına birbirini arkadan vurmak ve aldatılmayı saklamak uyabilir fakat benimkine emin ol uymuyor. Size daha fazla söyleyebileceğim bir şey yok, Berk benim için sadece bir zaman kaybıydı. Bunu her ne kadar 4 sene sonra öğrenmiş olsam da."

Söylediklerim sonucu gözlerinde oluşan hayal kırıklığını gördüğümde derin bir nefes aldım.

"Karşımda üzülüyor gibi davranmayı bırak sen de. Dilerim bu sahteliğiniz içinde kendiniz kalmayı becerebilirsiniz.Hoş,özünüzde de iyi insanlar değilsiniz ama."

Herhangi bir şey söylemesine fırsat vermeden arkamı dönüp gittiğimde bakışlarının sırtımda olduğunu biliyordum. Kampüsün çıkışına birkaç metre kala yaptığımız konuşma işimi kolaylaştırmıştı.

Yavaşça dışarıya doğru adımladığımda çevreme bakındım, Agah söylediğine göre gelmiş olmalıydı.

Başıma hafifçe sola çevirdiğimde siyah bir Mercedes'e yaslı bedenini görmeyi elbette beklemiyordum. Çünkü hem kendisi, hem de arabası ben buradayım diye bağırıyordu.

Adımlarımı yavaşça ona yönelttiğimde bakışlarımın onu bulduğunu fark ettiğinde hafifçe tebessüm etti.

Yanına doğru ilerlerken belli etmeyecek şekilde gözlerim okulun giriş kısmını bulduğunda Yiğit'in gözlerinin tam olarak tahmin ettiğim yerde olduğunu fark ettim. Sorgular şekilde Agah'a bakıyordu.

Adımlarımı hızlandırarak yanına ulaştığımda fark ettirmeden alt dudağımı dişlerimin arasına aldım.

"Şimdi sana sarılacağım, sen de elini belime falan koy tamam mı? Eski arkadaşlarımdan birisi girişte şu an, bize bakıyor."

Tüm sakinliğim yanına gelince uçup gittiğinde bir şey belli etmemek için gülümseyerek konuşuyordum.

"Hmmm," dedi sanki ben çok önemsiz bir şey söylemişim gibi. "İzleniyoruz yani."

"Ya sen beni ciddiye almıyor musun, fark ede-"

Benim cümlemi yarıda keserek bir elini hafifçe belime dolayıp bedenimi kendisine çektiğinde bir an ellerimi nereye koyacağımı bile kestirememiştim.

"Sakinleş," dedi hafifçe kulağıma eğilerek. "Kimse bir şey fark etmeyecek gerilme bu kadar, kaskatı olmuşsun."

Elini hafifçe belimde gezdirirken farkında olmadan rahatladığımı hissettim. Kollarımı boynuna doladığımda gelen hoş kokusu ile yine farkında olmadan gözlerimi kapattım.

Birkaç saniye böyle durduktan sonra hafifçe bağlı kollarımı çözdüm. Geri çekileceğimi anlamıştı ki belimdeki ellerini indirdiğinde gözlerim tekrar gözlerini buldu.

"Yeterli sanırım, daha doğru düzgün tanışmadan böyle bir şey yaşandı. Kusura bakma."

-

ben bu ciftten cok umitliyim.... hadi bakaliiimmm

vote ve yorumu unutmayin lutfen, optuummm💖🎀🩰💒✨

sadece bir oyun? | texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin