31

1.8K 192 44
                                    

"...asla inanmam bu söylediğine. Peki, uğurlu sayın kaç?" dedim dudaklarımdan çıkan küçük bir kıkırtı eşliğinde.

Kadehi dudaklarına götürürken bir yudum alarak cevap verdi.

"8"

"Sonsuzluğu simgeler 8," dedim şarabımdan büyük bir yudum alarak. "Bir diğer anlamı da özgüven ve kararlılıktır... Çok çalışmayı, güçlü ve istikrarlı olmak gibi anlamları da var. Bence sana gayet uygunmuş."

Kaşları havalandı sanki ilk defa duyuyor gibi benden, fakat daha önceden bu söylediklerimi bildiğine emindim. Ağırca başını salladı.

Akşam yemeğimiz birkaç sohbetle ilerlerken, yemekten sonra restoranın daha sakin olan bar yerine geçmiş daha çok birbirimize sorular sorarak içkilerimizi yudumluyorduk.

"Senin?" dedi ufak bir göz teması kurduğumuzda.

"13" dedim hiç düşünmeden.

"Bir efsaneye göre; ışık, neşe, saflık, masumiyet, barış ve güzellik tanrısı, aynı zamanda Vikking'lerin meşhur tanrısı Odin ile Frigga'nın oğulları, Ay Kraliçesi Nanna'nın eşi olan Balder, İskandinavya topraklarında o zamanlarda bir ziyafet verir. Bu ziyafete on iki kişi davetlidir fakat kötülerin tanrısı Loki, davetli olmadığı halde zorla on üçüncü kişi olarak katılmak ister. Yaşanan tartışma sonucu diğer tanrılar tarafından çok sevilen Balder, Loki tarafından öldürülür ve 13'ün laneti biraz da burada başlar. Seninki uğursuzluğun içindeki uğur olmalı. "

Söyledikleriyle dudaklarımın kenarı hafifçe kıvrıldı. Bir kolumu önümüzdeki masaya yasladım ve elimi çenemin altına koyarak ona baktım.

"Eğer şu an normal bir buluşmada olsaydık bu cümlelerinle tavlamıştın beni."

"Sen de şu anki bakışınla."

Dudaklarımdan anın getirdiği heyecandan mı, alkolden mi bilmem bir kıkırtı döküldü. Gözlerimden hafifçe gülümsememe indirdi gözlerini.

"Ama bu normal bir buluşma değil, biz aşk için bir araya gelmedik. Bir oyunun çevresinde dönüp duruyoruz."

"Neden sürekli bana bunu hatırlatmaya çalışıyorsun?" dedi az önceki halinden eser kalmayarak. Bakışları ciddiydi. "Neden sürekli her şeyin bir oyun olduğunu bastırarak gözüme sokmaya çalışıyorsun Alya. Bunu bana mı kabullendirmeye çalışıyorsun yoksa kendi aklına mı kazıyorsun?"

Söyledikleri karşısında konuşmadım, dudaklarımdan düşündüğüm hiçbir şey dökülmedi.

"Biliyor musun hep bir abim olsun istemişimdir," dedim önüme dönüp kadehimle oynarken.

"Sana saçma gelebilir belki ama hep yanımda olan, her şeyimi paylaşabileceğim, beni her şeyden korusun istediğim ya da en basitinden yanında tamamen kendim kalabileceğim biri olsun isterdim."

"Tek çocuk musun?"

"Öyle." dedim onaylayarak. "Mesela Esin ile ilgili olan konularda konuşmandan bile hassasiyetin anlaşılıyor. Yanlış anlama bunu kıskandığım için söylemiyorum sadece eminim ki yaptığı her hatada arkasında sana yaslanacağını biliyordur. Hata yapmasına gerek yok. Bunu bilmesi bile yeterli aslında."

"O her anlamda her şeyim." dedi kadehinden bir yudum alarak.
"Bazen başına bir şey geleceği düşüncesi bile beni çıldırtıyor. Olur ya bazen her şeyden herkesten korumak istersin en sevdiğin insanları. Böyle denebilir sanırım."

"Çok seviyorsun onu."

Başıyla onayladı.

Konuşmayarak kadehi yeniden dudaklarıma götürdüm.

"İstersen daha fazla içme," dedi elimdeki kadehe uzanırken. Kendimi hafifçe geri çektim.

"Yarın sabah aklıma gelen tek şey ne kadar saçmaladım diye düşünmek olsun istiyorum. Son zamanlarda kafamda o kadar fazla düşünce var ki, bırak en azından bu geceliğine bastırmaya çalışayım."

"Bu sadece kafanı bulandıracak." Bakışları üzerimdeydi.

"Doğum günümde bile beraberlermiş." Derin bir nefes aldım. "Benim için beraber hazırladıkları partide. Belki benim oturduğum koltukta, belki uyuyakaldığım yatakta beraber oldular. Tanıdığımı sandığım herkesin bir anda bana yabancılaşmasına alışmak beni çok zorluyor."

Biten kadehime baktım. Ellerim istemsizce onun önündeki kadehe uzanırken bana engel olmadı. Dudaklarıma götürüp tek yudumda hepsini içtim.

"Evden çıkarken hala sanki Sıla varmış gibi geç kalmam dedim biliyor musun? Bazı anlarda seni evde bekleyecek kimsenin olmaması, seni yalandan olsa merak edecek, bekleyecek, arayıp soracak kimsenin olmaması o kadar zor ki. Sırf bunun için İzmir'e ailemin yanına dönmeyi düşündüm."

Gözlerim dolarken yine de güldüm.

"Birkaç gün önce dedim ki, acaba sussam daha mı mutlu olurdum? En azından kötü olduğumu hissedip yanımda olan arkadaşlarım olurdu. Nedenini bilmezlerdi hiçbir zaman ama en azından bu kadar yalnız hissetmezdim." Dudaklarımdan istemsiz dökülen cümleler gülümsememi kahkahaya dönüştürdü.

"Nasıl bir konumda olduğumu şimdi anlıyor musun Agah? Ben sana attığım ilk mesajlardaki kadar güçlü bir insan değilim. Hiçbir zaman olmadım ama sanki insanlara karşı o maskeyi takarsam... Sandım ki güçlü hissederim, sandım ki her şeyin üstesinden tek başıma gelebilirim. Ama görüyorsun ki kendimi iğrenç bir durumda bile daha mutlu hissedeceğimi düşünüyorum. Rezil biriyim."

"Yine bir şey söylememi istemeyeceksin belki ama, ağlayacak bir omuz istersen, yaslanacak biri istersen yanında ben buradayım. Tanışmamız biraz tuhaf oldu fakat belki de olması gereken buydu."

Hafifçe bana döndü, gözlerimi gözlerinden ayıramadım.

"O bahsettiğin abi figürü olmayacağım hiçbir zaman, ama içindeki o arayışı dindirebileceğimi biliyorsun. O cümleleri bana kurma sebebin bunu anlamamdı değil mi?"

Bu kadar anlaşılmayı beklemezken hafifçe başımı salladım.

"Açık açık konuşmak istemiyorsan, tamam. Güven problemi yaşıyorsun. Kendini yalnız hissediyorsun ve etrafında ben olduğum için bana sığınmak ve inanmak istiyorsun. Bundan delicesine korkuyorsun. Çünkü şu an bunu yaşamana sebebiyet veren, geçmişte en güvendiğin insandı belki,"

Dudaklarından duraksamadan, şiir gibi çıkan cümleler başımı daha çok döndürmüştü. Birkaç saniyeliğine gözümü kapattım. Ona karşı hiçbir zaman bu kadar açık olduğumu düşünmemiştim.

"Ben o adam hiçbir zaman olmayacağım Alya. Bana güvenirsen bir daha düşmene izin vermem."

"Korkuyorum," dedim istemsiz şekilde. Ellerim titriyordu. "Tekrar düşersem doğrulamamaktan deli gibi korkuyorum."

"Kalkacaksın," dedi. "Seni düşüren ben olmayacağım hiçbir zaman. Beraber kalkarız."

Gözümden engelleyemediğim bir yaş akarken sanki görmeyecekmiş gibi başımı çevirdim. Ellerim gözyaşlarımı silerken titremeye devam ediyordu.  Yeniden ona dönerek konuşurken ellerimi ellerinin üstüne koydum.

"Bana böyle konuşup, beni bırakırsan seni hiç affetmem."

Kurduğum cümle karşısında gülümsedi. Ellerimi hiç bırakmayacak gibi tuttu ilk önce, sanki senelerdir tanışıyormuşuz da birbirimize söz vermişiz gibi baktık birbirimize.

"Bırakmam."

~

bunlar cok tatli olmuyo mu arkadaslar!!!

sinir koymak istemiyorum...

bol bol vote ve yorum birakmayi unutmayiniizz, opuldunuzz🌟💞💖💓

sadece bir oyun? | texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin