6. BÖLÜM

105 6 29
                                    

"Uyanın ehali! Güneş çoktan aydı ama siz hala kalkmadınız be. Abi sen saat sabahın dokuzunda kalkan adamsın. Noldu lan sana böyle. Saat 10 oldu kalkın hadi." Noluyordu şuan? Kafamın üzerinde horoz gibi öten kişi kimdi?

Gözlerimi açtığımda başımızın üzerinde Türkanı gördüm. Sırıtarak bize bakıyordu.

"Ne var be Allahın cezası." Yanımdan Demir'in sesi geldiğinde onunda uyandığını farkettim. "Sen az önce bana lan mı dedin lan?"

"Özür dilerim abicim ağzımdan kaçtı." dedi mahçup sesle.

"Dediğini de sonrada, özür dilerim abicim." 'Özür dilerim abicim' cümlesini sesini incelterek söylemişti.

"Günaydın yengem." dedi harfleri uzatarak.

"Günaydın görümcem." dedim aynı şekilde. O bana yenge derken benim ona Türkan demem garip olurdu.

"Görümce demesen mi acaba? Hem senden küçüğüm, hemde kendimi yaşlı biri gibi hissettim. Sen en iyisi bana Türkan de."

"Sen bilirsin görümce."

"Ya ama yenge ya görümce deme demedim mi ben sana?"

"Elime çok güzel koz düştü sanırım." dedim gülerek.

Dilini üç kere damağına vurarak, "Ayıp." dedi.

"Değil. Görümcecim çıkarmısın, üzerimizi değiştirip inelim bizde artık."

Türkan odadan çıkarken bize dilini çıkarmayıda esirgememişti.

Kıyafet odasına doğru ilerlerken, Demir, "Saat 10-u 15 geçiyor toplantıya gecikeceğim, ilk ben girsem olur mu?" demişti. Başımı sallayarak onay vermiştim.

O kıyafetlerini giyerken bende yatağı toplamıştım. Elimi yüzümü yıkarken Demir de odadan çıkmıştı.

Siyah pantolon ve aynı reng gömleğiyle oldukca çekici gözüküyordu. Nefesinin kesilmemesi elde değildi.

"Acaba siyah giyinmesen mi?"

"Neden?" dedi bana doğru dönerek.

Bir anlık duraksadım. Ne diyeceğimi bilemedim.

"Kızların dikkatini üzerine çekeceksin." dedim dan diye. Aferin Rüya şimdi onu kıskandığını düşünecek. Zaten öyle değil mi?

"Ne o? Kıskanıyor musun?" dedi geniş geniş sırıtarak.

"Hayır. Ben kızlar gözlerini senden çekemeyince toplantına odaklanamazsın diye demiştim." diye gevelemiştim. Güzel güzel dolandır lafı Rüya.

Hayır dememle üst üç düğmesini açmıştı.

"Hey ne olmasını istiyorsun sen? Kapa şu düğmelerini!"

"Ortada beni kıskanacak birileri yok neden kapatayım?"

"Demir oynama tepemin tasıyla, kapat şunları."

Beni takmayarak saçlarını düzeltmeye devam etti. Sonunda artık dayanamayarak ona doğru yaklaştım.

"Bana doğru dön sen bir." dedim.

"Neden?"

"Sen dön." Omuzlarını silkerek bana doğru döndü. Düğmelerini kapatmak isterken geri çekilmişti.

"Aman be ne bok yersense ye, kim bakarsa baksın umrumda değil!" Sonunda sesimi yükselterek odadan çıkmıştım.

"Aptal, it oğlu it, manyak. Kapatmak isteyende kabahat." diye söylene söylene mutfağa doğru ilerledim. Kendime çay yaptıktan sonra salona geçip televziyonu açtım.

Nefretin AleviNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ