23. Bölüm: Zamir Miroğlu...

17.7K 1.4K 947
                                    

Öncelikle şehit düşmüş tüm askerlerimizin ruhu şad olsun... Ailelerine Allah sabır versin... Biz bugün ağlarız yarın güleriz ateş düştüğü yeri yakar... Acı ama gerçek, ne acı değil mi yarınlarını bizim için feda edenlere, yarınlarımız da unuttuyoruz... Başımız sağ olsun...

Sürpriz oldu... Akşam akşam... Merhaba canlarım... Bu bölümü Pazarki bölümle atacaktım normalde ama bu bölüm Zamir'e özel olsun istedim... Telaş yok pazar bölüm var...

Lütfen oy ve yorum yapmayı unutmayın... Benim için nokta dahi çok önemli.

Keyifli okumalar!!

Tanrının bana baş edemeyeceğim
bir şey vermeyeceğini biliyorum.
Sadece keşke bana bu kadar
güvenmeseydi diyorum...

Fyodor Dostoyevski...

3 sene önce... Urfa, 5 Kasım.

Alaca karanlığında gök yüzünde ardı ardına çarpan şimşekler Mir Bedirhan'ın aslında gönderilen ilahi bir çağrıydı... Ölümün çağrısı... Her güzel şeyin bir bittiğinin habercisiydi... Ne yazıktı ki Mir Bedirhan bu çağrıyı anlayamıyordu bu geceye kadar... Öğrenecekti, edineceği acı bir deneyimle.

"N'eredesin?" Mir Bedirhan'ın sert, endişeli sorusu telefonun diğer ucundaki canının yarısı Zamir'eydi. Kaç kezdir arıyordu sonunda aça bilmişti. Ölümün sesizliği hakkim olduğu yolda hareket halindeki arabada kardeşi her an bir yerden çıkacakmış gibi gözleri etrafında dolanıyordu.

Urfa yazan tabelayı gördüğünde iyice gevşemişti. Artık aynı şehirdelerdi.

Bıkın bir nefes vermişti Zamir, telefona doğru. "Sakin ol Mir, Mardin'den döndün mü? Haberi de baya çabuk almışsın kardeşim." Sitemi ailesineydi. Mir Bedirhan'ı olası bir tehlikeye atmak istemiyordu. "Elif'i bekliyorum." diyerek ekledi cümlesinin sonuna.

Bomba patlamışçasına gök yüzünde bir gök patlaması oldu, öyle ki karanlık gece gündüz gibi aydınlanmıştı.

Mir Bedirhan öfkesine hakim olmaya çalıştı. "Aklını mı kaçırdın Zamir! Annemlere Elif'i kaçırıcağım söylemişsin. Oğlum kendinde misin sen, biz böyle mi konuştuk seninle?" Mir Bedirhan kardeşi bir yanlış yapmadan ona yetişmek istiyordu. Zira başına belaya sokacağı aşikardı. Daha geçen hafta bir plan kurmuşlardı bu yöneltide ilerleyeceklerdi.

Bir gecede kararını değiştiren ne olmuştu?

"Olmuyor Mir Bedirhan, biz plan kuruyoruz kurmasına da canına yandığım hayat ise bizle dalga geçercesine bobi tuzakları kuruyor. Benim Elif'i o cehennemden çıkarmam gerekiyor, karnında benim bebeğimi taşıdığı kadını -karımı sikik herifin tekiyle evlendirmeye çalışıyorlar." Zamir, Mir Bedirhan kadar öfkesine hakkim olmaya hiç niyetli değildi. Dünyam dediği sevdiğini hırpalıyorlardı, saçının teline kıyamadığı Elif'i, hamile haliyle laf anlamaz babasıyla uğraşıyordu. "Ne bekliyorsun benden karımın belline kuşağı bağlayıp adamın tekine vermemi mi?" Zamir Miroğlu'nun sesinde buram buram çaresizlik kokusu sinmişti.

Mir Bedirhan kardeşine hak vermiyor değildi. Arabanın camını açtı temiz hava alabilmek için. Çok severdi Mir Bedirhan yağmurdan sonra ıslak topraktan gelen kokuyu. "Tamam doğrusun da bir gecede fikrini değiştiren ne oldu, Zamir? Dünde bu konular vardı, bu gece çıkmadı... Niye planı erkene aldın?" Anlamadığı da buydu zaten. Ya da en çok ona bir haber verme gereksiminde duymadığı için kırgındı. "Annemleri üzmeye ne hakkın vardı, babamın kalbine mi indirmek niyettindesin?" Mir Bedirhan bir tık yükselmişti bu noktada. Evdekiler çıldırmak üzereydi. Telefon üstüne telefon almıştı. Mardin'den işini yarıda bırakıp dönmüştü.

Kalbimdeki TutsakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin