Četrnaest

890 57 26
                                    

Aşırı gerçekçi bir rüyanın içinde gibi hissediyordum. Sanki bir anda uyanacak ve kendimi uyukladığım ofis koltuğunda bulacaktım. Ama her şey gerçekti. Şu an nefesleri boynuma çarpan adam gerçekten de benim sevgilimdi.

Dusan bana günaydın dedikten sonra boynuma sokulmuş ve uyumaya devam etmişti. Ben de kısa saçlarının üzerinde parmaklarımı gezdiriyordum. Dünden beri her anımızı kaydetmek ve onları sonsuza kadar izlemek istiyordum. Ama bir yandan da daha ne kadar güzelini yaşayacağımı merak ediyordum. Çünkü en üst sandığım her noktanın daha üstünü yaşatmıştı şu ana dek.

"Sevgilim." dedim. Bu lafı çok sevmiştim. "Antrenmanın yok mu senin?"

"Var ama sonra." dedi ve bana daha çok sokuldu. Şu an olduğum konumda o kadar huzurluydum ki hiç bozasım yoktu. Bir yandan Dusan'ın antrenmana gecikmesini istemiyordum, bir yandan da bugün deplasmana gideceği için onunla daha fazla vakit geçirmek istiyordum. Bu ikilem üzerinde biraz düşündükten sonra mantığım ön plana geçti.

"Bugün deplasmana gidecektiniz."

"Biliyorum, o yüzden böyle kalmak istiyorum biraz daha." Gülümsedim. Belki de biraz daha böyle kalabilirdik.

Ama sanki böyle kalmamamız gerekiyormuş gibi birkaç dakika sonra telefonu çalmıştı. Dusan buna tepki vermezken ben yine konuştum.

"Hadi artık kalkalım."

"Şu telefonu bir gün camdan aşağı atacağım." Kafasını boynumdan çekip arayan kişiyi telefona bakmadan reddetti. Yatakta doğrulup kolunu tuttum.

"Hadi sevgilim. Daha kahvaltı yapacağız."

"Senin yatakta durasın yok sanki?" Beni elimden tutup yatağa çekti ve aniden üstüme çıktı.

Galiba son beyin hücremi de kaybetmiştim.

"Yani... Var da... Antrenmanın..." Dusan bana yaklaşırken telefonunun tekrar çalmasıyla göz ucuyla bakıp bana döndü. "Bakmayacak mısın kimin aradığına?"

"Çok önemli olsa kapıma gelirlerdi." Ağırlığını üzerime verip beni öpmeye başladı. Benim kalbim çıkacak gibiyken o daha sakindi. Hareketleri yavaştı, sanki arkada çalan bir telefon ya da onu bekleyen bir antrenman yok gibi davranıyordu. Ona uyup anın tadını çıkartmaya çalışsam da her dokunuşu beni başka heyecanlara sokuyordu. Ellerim bile titriyor olabilirdi şu an.

"Rahatla güzelim." dedi dudaklarımdan ayrıldığında. "Sakin ol." O da heyecanlandığımı fark etmiş olmalıydı.

"Konu sen olunca sakin olmak zor." Dusan keyifle güldü.

"Konu sen olunca da kendine hakim olmak zor." Ben de gülerek omzuna vurdum. "Ciddiyim. Çok güzelsin. Seni daha önce öpmemek için kendimi çok zor tuttum." Elimi henüz çıkmaya başlamış sakallarının üzerinde gezdirdim ve bakışlarımı dudaklarına indirdim.

"Daha önce de öpseydin olurdu aslında."

"Kahretsin." Yüzünü buruşturduktan sonra bana yine baktı. "Neyse, en azından artık istediğim kadar öpebilirim." Dudaklarımdan çeneme, oradan da boynuma geçtiğinde nabzımı hissedebildiğine emindim.

"İstemediğin ya da hazır olmadığın hiçbir şeyi yapmayacağım. Dur demen yeter." Tişörtünü çıkartıp bir kenara attığında ne kadarına hazır olduğuma dair tüm düşünceler kafamdan uçup gitmişti.

Gözlerimi Dusan'ın kaslarına indirdim ve ellerimi üzerinde gezdirdim yavaşça. Ona hissettiklerim hem duygusal hem fizikseldi ve bunu inkar edebilecek durumda değildim. Bu hareketime karşılık benim tişörtümü çıkarmak için hamle yaptığında belimi kaldırarak ona yardımcı oldum. Nefesim her saniye hızlansa da durmaya hiç niyetim yoktu. Benim tişörtüm de odanın başka bir tarafına gittiğinde boynumdaki öpücüklerin şiddeti de artmıştı. Ellerimi çıplak sırtında gezdirirken kapının çalmasıyla duraksadım.

Enchanted / Dusan TadicWhere stories live. Discover now