altı: değişemeyenler

402 36 159
                                    

Hava bugün şaşırtıcı derecede sıcaktı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hava bugün şaşırtıcı derecede sıcaktı. Güneş vardı ve öyle güzel parıldıyordu ki, hayatın hala umut dolu olduğuna beni inandıracaktı. Fakat artık akıllanmıştım, hayatın bu büyüsüne kapılmıyordum.

Gülümsedim, burnuma dolan tuzlu kokuyla. Önümdeki denizin sakinliğini izledim ve misafirimi bekledim. Sıcak bir rüzgar estiğinde kafamı çevirdim. Onunla gözlerimiz kesiştiğinde yavaşça buraya yaklaşıyordu.

Küçük bir gülümseme sundu. Masaya geldiğindeyse, "Merhaba." diyerek hızla oturdu.

Bir şey demedim, o gözlüğünü çıkarıp etrafa kısa bir an baktı. Gözlerinde yorgunluk vardı, yüzünde umutsuz bir ifade...

Ne kadar değişmiştik sahiden. O artık bu basit sahil yanındaki kafelerde oturmuyordu. Lüks restoranlarda en şık içkileri içiyordu. Bu fikir beni güldürdü. Çünkü benim de hayallerimdi bunlar, asla bırakamadığım rüyalarımdı...

Her şeye rağmen, hayatın bana attığı tüm tokatlara rağmen bugün kendimi iyi hissediyordum. Garipti, alışık değildim sanki bu hisse.

Açık kahverengi saçlarını düzeltti ve, "Nasılsın? Çok uzun zaman oldu." dedi.

Kafamı salladım, gerçekten çok uzun zaman olmuştu. "İyiyim. Her zamanki Kuzey'im"

Kaşlarını çattı mutlu bir şekilde konuşmama. Aklındaki soruları öngörüyordum. Ancak sustu. Derin bir nefes aldı ve denize döndü. Korkuyordu belki de. Ben de, biz de bir şeylerin değişmediğini bilmekten korkuyordu.

"Özlemişim burayı. Hiç değişmemiş." dedi denizin maviliğinde gezinirken gözleri.

"Bizler haricinde her şey aynı kaldı."

Dediğim şeyle tekrar bana döndü. Renkli gözlerinde öfkeli bir bakış gördüm bu sefer. Sanırım artık hazırdı, içinde tuttuklarını anlatmaya. "Neden seni çağırdığımı sormayacak mısın?"

Tam ağzımı açmışken ve hazırladığım konuşmayı yapacakken ani bir tepsi tabağı görüş alanıma girdi. İki sıcak çay masaya bırakılırken İnci gülümseyerek, "Teşekkürler." dedi.

Adam birkaç güzel söz söyleyip gittiğinde tekrar o gözlerle karşı karşıyaydım. "Bana söz vermiştin Kuzey. O gün bana, 'Her şeyi Yahya'ya anlatacağım' demiştin. Neden sustun Allah aşkına? Neden bu eziyeti çektirdin ona?"

O günü dün gibi hatırlıyordum. Sözü bozduğumuzda, ailelerimize karşı çıktığımızda Ahmet Amcalar bu rezilliğe dayanamamıştı. İstanbul'a gitmeden önce İnci, ona anlattığım her şey sebebiyle vicdan azabı duyuyordu. Ona söz vermemi istemişti, vermiştim. Ancak tutamadığım sözlerden biri olarak geçmişe karışmıştı.

"Korktum amına koyayım. Bir günde yıktığım hayatımın bir günde toplanacağını mı sanıyordun? Bu kadar kolay olacağını mı sanıyordun? Çok istedim ama korktum lan. Anlattığımda bu sefer daha kötü şeyler olabilirdi çünkü. Şehir değiştirmekle tehdit etti, İnci. Ülkenin diğer ucuna gidersem bir daha İzmir'e gelemezdim. Resmen bir bok çukuruna düşmüştüm ve çıkışı yoktu."

Manidar | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin