on üç: şaşırtıcı şeyler

223 14 0
                                    

Bazen yapacak bir şey olmazdı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bazen yapacak bir şey olmazdı.

Birkaç gün önce Esin'in, İnci'yi görmesine yapacak bir şeyim yoktu. Yahya'nın haberi olursa, düzelmek üzere olan aramız bozulursa yapabilecek bir şeyim de yoktu. Tekrar boka saracaktı her şey ve ben tekrar her şeyi düzeltmek için uğraşacaktım.

Üstümü giydikten sonra aynadaki yansımamdan kendime baktım. Hafiften çıkan sakallarımı bu sabah tıraş etmiştim, temiz bir yüzüm vardı. Göz altlarım gitmişti, yüzümde artık renk vardı. Tekrar derin bir nefes aldım. Ardından aşağıya inmiş kahverengi saçlarımı yukarı taradım.

Hava sıcaktı. Bu yüzden büyük bir ikilemde gibiydim. Ya bugün uğursuzluklar olacak ya da sıradan ve sıkıcı geçecekti her şey.

Birkaç gündür gergindim ama sanırım alıştığımdan bu gerginlik bana çok etki etmemişti. Yaşananlardan sonra İnci ile tekrar konuşmamıştım. Suçluluk duyuyordu ve bu yüzden benden olabildiğince uzaklaşmıştı, onu anlayabiliyordum.

Tahta kapıyı açıp odamdan çıktım. Koridordan mutfakta kızartılan patatesin kokusu burnuma doldu. Mutfağa ilerlerken salonda oturan babama baktım kısa bir an.

Ona baktığımı hissetmiş gibi televizyondaki bakışları bana döndü. Gözlerindeki yorgunlukla karışmış sinir, kendisini belli ediyordu.

'Babam beni kabul etmemişti, etmeyecekti.'

Hayatımın geri kalanında bu düşünce, her zaman kendisini hatırlatacaktı. Çünkü babamın gözlerine her baktığımda, acıma ve hayal kırıklığı görecektim. Ve onlar bana gerçekleri hatırlatacaktı.

Babam benim kim olduğumu biliyordu. Babam Yahya'yı delicesine sevdiğimi biliyordu. Babam her şeyden haberdardı ama kulaklarını tıkayıp gözlerini kapatmıştı. Yok saymak, unutmak istiyordu. Çünkü böyle bir çocuğa sahip olmak onun en büyük utancıydı.

Gözlerimi kaçırıp mutfağa ilerledim. Annem, mutfak mermerlerine dalmış bir şekilde duruyordu. Büyük birkaç adımda yanına gittim, yanağını öpüp, "Günaydın sultanım." dedim.

Annem irkildi ve hemen bana döndü. Gözlerimiz kesiştiğinde büyükçe gülümsedi. Kolumu sıvazlarken, "Günaydın oğlum." dedi.

Bakışlarım kızartma tenceresine yanmak üzere olan patateslere çevrildi. Annem de oraya baktığında, "Ya sabır!" diye kendi kendini azarladı.

Gülerek geriye çekildim ve annemin patatesleri tabağa koymasını izledim. "Neden dalgınsın annem?"

Kısa bir an hareketleri durdu. Ardından tencereye yeni patatesleri atarken, "Hiç, dalmışım öylesine." dedi.

Bazen düşünürdüm; herkesin beni kabul ettiği bir ortamda büyüseydim her mutlu anımda içimde olan derin korku, şüphe o zaman da var olur muydu? Her mutlu anımda o korkuyu, öğrendiler mi şüphesini düşünmek yerine sadece yaşasaydım, başka biri olur muydum?

Manidar | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin