Bölüm 3: Pazarlık

43 4 20
                                    

Kim şirketi; günün tamamında açık olmalarıyla bilinen nadir yiyecek firmalarından biriydi. Şafağın henüz sökmediği ve ortalıkta alkolden kafayı bulmuş alfaların düzensiz feromonları dışında temiz denebilecek havayı hızlı hızlı soluyarak şirkete girmek üzere olan Jung Hoseok, yumruklarını sıkı sıkı tutarak önüne çıkan ilk kişiye geçirmeyi arzuluyor gibi görünüyordu. Elbette okumadan imzaladığı bu saçma sapan sözleşmenin hesabını soracak değildi fakat erkenden şirkete girerek varlığını hissettirmek, adını hiç unutulmamak üzere son kez tekrarlayacak ve ortama, daha önce kimsenin olmadığı kadar adapte olacaktı.

Giriş lobisi boştu, asansör boştu ve yalnızca mekanik kadın sesi duyuluyordu. Hangi katta olduklarını, asansörün bir sonraki hamlesini ve insanları uyarıcı tonlayıcı vesilesiyle oldukça işe yarar bir yazılım olduğunu ancak şimdi gösterebiliyordu. Jung Hoseok, bu aptal metal yığınıyla bile kendisinin ortak bir noktası olabildiğini düşündüğü için kendisini çok aciz hissetmişti.

Nihayet son kata, ömrünün çürüyeceği yere vardığında cam kenarında sıralanmış küçük masalardan birisine sözleşme kopyasını fırlattı ve etrafı hızlıca kolaçan etti. Kimsenin burada barınamayacağını, öyle olabilecek olsa bile kimsenin böylesi aptal bir atılımda bulunmayacağını adı gibi biliyordu artık. O sözleşme maddelerinden sonra herkesin neden mutsuz olduğu rahatlıkla anlaşılır hale gelmişti. Her şeye rağmen tüm katı dolduran samansı ağır kokunun sebebini merak etmeden edemiyordu. Birisi baharatlığı mı açık bırakmıştı? Böylesine basit bir baharatın ortalıkta kol gezmesini saçmalık olarak görüyordu fakat biliyordu ki Başkan Kim Namjoon da aynen böyle kokuyodu ve öylesine sert birinin baskın bir alfa olduğunu anlamamak için de aptal olmanız gerekirdi.

Her bir odanın kapısını çekingen bir edayla çalıp ardına kadar açık bırakarak odalardan ayrılırken nihayet büyük korkulu rüyasıyla karşı kaşrıya kalmıştı. Başkanın odasının kapısında dikilmek, sanıldığından daha tedirgin ediciydi. Her an birisinin kendisine bağırabilme korkusunu güderken feromonları da rahat durmuyordu. Islak saman kokusuyla boğucu bir hava yaratmış, bulutların hizasındaki bu son katı havalandırmanın ne kadar zor olacağını aklından geçirirken derin bir nefes almıştı. Kendisine verdiği cesaretle kapıyı tıklattı, sarıya çalan gözlerini sımsıkı kapanan göz kapakları arkasına saklarken bir iki adım da içeriye girerek kendisini cehennemin en yakıcı katına bırakmayı başarmıştı.

Hiçbir ses yoktu fakat odanın her bir köşesinden buram buram dolan bu yoğun ve sert samanımsı kokunun adı artık oturmuştu omeganın zihnine: Paçuli.

Gözleri yavaş yavaş aralanırken ciğerlerini okşayan bu alfanın kokusuna dayanamadan adımları kendi halinde ilerlemeye başlamıştı bile. Masanın üzerinde, kokunun asıl sahibi olarak uyuyan Başkan Kim Namjoon'un gözleri kapalı, nefesleri düzenliydi. Jung Hoseok onun elindeki kalemi alıp yerine bırakırken de mutlak sükunet korunmuştu. Birkaç adım geri çekilip uyandırmasında bir sorun çıkıp çıkmayacağını düşünürken eli telefonuna gidiverdi içgüdüsel olarak. Böylesine hayvansı bir içgüdüyle yaşayan adamın delici öfkesini hissetmek için fazla erken bir saatte olduklarını düşünüyordu.

Kim Seokjin'in numarasını çevirirken odadan çıkmış, kapıyı tam kapatmadan çekmiş ve hafif aralıktan, hala uyuduğundan emin olmak üzere alfaya bakarken omegasının kontrolüne kendisini bırakmamak için zor duruyordu. Bu paçuli isimli kokunun en çok da afrodizyak yoğunluklu kısmının aktif olması belki de bir birliktelikte olduğunun bariz göstergeleri arasında sayılabilirdi.

"Sabahın bu saatinde ne var?" Yorgun, derinden gelen alfanın sesiyle zorlukla yutkundu Hoseok. Telefonun ardında bile olsa onun da feromonları buradaymış gibi net bir biçimde hissedilebiliyordu.

Hmhm, Peki [Namseok Fanfiction]Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ