|8| Donuk Gözyaşları

962 170 169
                                    

Selamlar.

Yavaş yavaş geri dönüşlere girmiş bulunmaktayız. Açıkçası Jeongguk'un eşine olan nefretini geri dönüşlerle öğrenmeyeceksiniz. Dokuzuncu bölümde kendisi söyleyecek nedenini. Çok uzatmak istemedim.

Zaten konumuz bu nefretten çok daha fazlası.

İyi okumalar ve bol yorum diliyorum🫶🏻

•••

"Gerçeği gizlemek hiçbir şeyi iyi hale getirmeyecek."

15 Şubat, çarşamba

Kapalı havalar, grinin en koyu tonları, fırtınanın habercisi kara bulutlar, ölü yüzler ve havada asılı ruhlar.

Bu şehrin değişmeyen yanı. Hava ne zaman kapalı olsa, yüzler ve ruhlar asılırdı. Herkes bileklerini bir darağacına bağlar ve öyle yürürlerdi sokaklarda. Bir kedi soğuk sokakta faresini kovalarken, insanlar kendi ruhlarından kaçarlardı. Bu ruhsuzluk, benim doğuştan beri az çok sahipliğimdi. Acıyı hissetmek bir süre sonra dahi yabancı kalmıştı, kendime olduğum kadar uzak.

Benim için havanın kapalı ya da açık olması bir şeyi değiştirmiyordu, ben hep kapalıydım. En çok kendime, haliyle dışa da.

Kimseye kolay kolay aklımdakileri söylemezdim fakat birkaç istisna vardı. Hoseok ve Jimin çoğu şeyimi bilirdi. Kolay kolay başım sıkışmazdı benim, kendi kendime bir yolunu bulur kendime elimi uzatırdım. Lakin bazen öyle anlar oluyordu ki Hoseok'a veya Jimin'e yaslanmak zorunda kalıyordum. Kurduma sahip çıkamadığım, kızgınlığın en ağır geçtiği geceler, acıdan ve kararsızlıktan sıkıştığım zamanlar onlarda bulurdum kendimi.

Kendimden kaçtığım zamanlar oluyordu kısacası, ya da kafamdakilere daha çok koştuğum zamanlar.

Şimdi de o zamanlardan birisindeydim. Kafamdaki sorgulamalar benden taşmıştı artık. Birisine danışmam gereken bir durumdaydım. Kafam ilk defa bu kadar karışıktı ve çözemiyordum. Çözmem için birisine başvurmam gerekiyordu. Geçiştirebileceğim bir konu değildi. Kurdum ve Taehyung merkezdeydi. Bunu çözemezsem, kafayı sıyırırdım.

Hoseok'u bekliyordum bir teras kafede. Ortam boştu havanın kötülüğünden dolayı. Birkaç genç dışında kimse yoktu. Sigaramı tüttürürken önümdeki kahveden çıkan duman soğuk havada, gözlerim şehrin manzarasında kayboluyordu. Aklım da sonu gelmeyen düşüncelerin arasında yanıp yanıp duruyordu.

Derin bir nefes alıp alnımı ovaladığım saniyelerde, karşımdaki sandalye yavaşça çekildi. Hoseok karşıma oturur oturmaz ceketinin cebinden sigarasını çıkardı. Garsondan benimkisi gibi bir bardak kahve istedi ve yüzüme, hiçbir duygu barındırmayan gözleriyle bakmaya başladı. Merak ediyor olmalıydı. Onu başım sıkışmadıkça yanıma durduk yere çağırmazdım iş dışında.

"Çıkar ağzındaki baklayı." Dedi sigarasını yakarken. Kahvemden bir yudum aldım. Açtım. Aç karna kahve içmeye alıştım fakat şu an açlık beynime vuruyormuş gibi hissediyordum.

"Taehyung öğrendi."

Uzatmadan, direkt mırıldandığımda kalakaldı. İçe göçen yanaklarına baktıktan sonra gözlerimi şehrin manzarasına kaçırdım. Yine oralarda bir yerlerde kayboldular.

Ah şu gözlerim...

"Gözlerin?" Dedi masaya eğilerek, "Hiçbir değişiklik yok."

Eşlerini öğrenen kurtların gözlerinin rengi karışırdı ve birkaç gün boyunca gözlerini insan formundaki göz renklerine çeviremezlerdi. Jimin ve Hoseok'un dahi daha yeni yeni kahverengi hallerine geri dönüyorlardı gözlerinin renkleri.

LechWhere stories live. Discover now