9.bölüm

21 3 0
                                    

"Red Phoenix katliamını gayet iyi hatırlıyorum. Klasik bir amok vakasıydı." Kriminal psikolog Doktor Lawrence Zucker koltuğunda öne eğilip masasının diğer tarafındaki Jane ile Frost'a, Jane'i hep huzursuz eden delici bakışlarıyla baktı. Her ne kadar Frost, Jane'in yanı başında otursa da, Zucker sadece Jane'e bakıyor gibiydi; merak duyduğu tek şey Jane'miş gibi, bakışları onun zihnine girip sırlar arıyordu. Zucker onun gereğinden fazla sırrını biliyordu şimdiden. Cinayet masasına katıldığında zorlanmasına, on iki dedektifin arasındaki tek kadın olarak kendini kabul ettirme mücadelesine tanık olmuştu. Cerrah adlı bir katilin işlediği korkunç cinayetlerden sonra gördüğü kâbusları biliyordu. Ve o katilin Jane'in ellerinde açtığı neşter yaralarından kalma izlerin asla geçmeyeceğini biliyordu. Zucker bir bakışta Jane'in savunma hattını delip geçiyor ve alttaki kapanmamış yaraları görüyordu; Jane bunun kendisinde uyandırdığı acizlik hissinden hoşlanmıyordu.

Zucker'ın masasında açık duran klasöre odaklandı. Klasörde kriminal psikologun on dokuz yıl önce yazdığı, Red Phoenix vakasıyla ilgili rapor vardı ve ateş eden Çinli aşçı Wu Weimin'in psikolojik profili de rapora dahildi. Jane, Zucker'ın son derece titiz bir klinisyen olduğunu ve bazen onlarca sayfalık analizler hazırladığını bildiğinden, klasördeki raporun inceliğine şaşırmıştı.

"Raporunuzun tamamı bu mu?" diye sordu.

"Soruşturmaya yaptığım tüm katkı bu. Bay Wu'nun ölümünden sonra hazırladığım psikolojik profili ve dört kurbanın raporlarını içeriyor. Boston polis teşkilatı dosyasında bunun bir kopyası vardır. O vakayı Dedektif Ingersoll soruşturuyordu. Kendisiyle konuştunuz mu?"

"Bu hafta şehir dışındaymış, kendisine ulaşamadık" dedi Frost. "Kızının söylediğine göre kuzeyde bir yerlere, bir balıkçı kampına gitmiş ve cep telefonu çekmiyormuş."

Zucker iç geçirdi. "Emeklilik güzel olsa gerek. Ingersoll polislikten emekli olalı asırlar geçti sanki. Şimdi kaç yaşında, yetmiş var mı?"

"Yani polis yaşına göre hesaplarsak yüz on filan" dedi Frost gülerek.

Jane onları asıl konuya geri döndürdü. "O vakayı soruşturan diğer dedektif Charlie Staines'ti, ama vefat etti. Dolayısıyla sizin o vakayla ilgili görüşlerinizi bizimle paylaşabileceğinizi umuyorduk."

Zucker başıyla onayladı. "Olanların genel hatları suç mahallinden anlaşılıyordu. Çinli bir göçmen olan Wu Weimin adındaki aşçının yemek salonuna girip dört kişiyi vurduğunu biliyoruz. Ölen ilk kişi Joey Gilmore adlı bir adamdı; paket servis siparişi vermeye gelmişti, ikinci kurban, aşçının yakın arkadaşı olduğu söylenen garson James Fang'dı. Üçüncü ve dördüncü kurbanlar bir yemek masasında oturan Mallory soyadlı evli bir çiftti. Aşçı sonunda mutfağa girip tabancayı şakağına dayadı ve kendini öldürdü, intiharla sonuçlanan bir Amok vakasıydı."

"Amok'u klinik terim gibi kullanıyorsunuz" dedi Frost.

"Çünkü öyle. Kaptan Cook'un 1700'lerin sonlarında, Malayların arasında yaşarken tasvir ettiği durumu karşılayan bir sözcük. Kaptan Cook bir insanın -genellikle bir erkeğin- durup dururken, görünüşe göre sebepsiz yere delirip cinayet işlemeye başlamasını tasvir etmişti. Katil karşısına çıkan herkesi katleder, ta ki kendisi de ölene kadar. Kaptan Cook bunun Güneydoğu Asya'ya özgü bir davranış olduğu kanısındaydı; ama tüm dünyada, her kültürde rastlandığı artık bariz. Günümüzde bu fenomene kullanışsız bir isim, SMASI ismi verildi."

"Neyin kısaltması bu?"

"Tek Kişi Tarafından Gerçekleştirilen Ani Kitlesel Saldırı."

Jane, Frost'a baktı. "Gözünü kan bürümek yani."

SESSİZ KIZWhere stories live. Discover now