7 》 maviş boncuk

348 51 38
                                    

"Defteri ver ve gel, tamam mı? Ek bir şey demene gerek yok."

Beomgyu'nun gülmesine aldırış etmeden sözünü tamamladı Hyunjin. Beomgyu boğazını temizleyip onayladı ve elinde not defteriyle sınıftan çıktı. Hyunjin ise gergince arkasından bakıyordu, içinden işi düzgünce halletmesi için dua ediyordu.

"Hallederiz ya, ne sıkıntı ediyorsun?"

Beomgyu'nun rahat tavrına karşın tepkisiz kalmıştı. İstediği tek şey hızlıca gidip gelmesiydi. Hiçbir şey ters gitmesin de istiyordu.

"Sana attığım ekran görüntülerini okudun, değil mi?"

Beomgyu aniden duraksadı: "Bana ekran görüntüsü mü atmıştın?"

"Evet, üstelik sen istemiştin!"

"Ananı sikeyim ben bakmadım onlara gülmekten. Önemli şeyler miydi?" dedi şokla elini ağzına götürürken. Hyunjin derin bir iç çekti:

"Değillerdi, boş ver, of! Git hemen, hadi! Sen Felix ne derse ona uy, tamam mı? Kişisel hiçbir bilgi verme benim hakkımda. Sorarsa defteri sen buldun, tamam mı? Git şimdi!"

Beomgyu onayladığı gibi merdivenlere koşturmuştu. Hyunjin gergince parmaklarıyla oynuyordu bir yandan da. Tam o sırada içeri giren Yeji onu fark ettiği gibi endişeyle yanına gitmişti.

"Gergin gibisin, sorun ne?"

Beomgyu'nun her şeyi eline yüzüne bulaştırmasından korkuyorum, diye geçirdi içinden ancak bunu hiç yüzüne yansıtmadan gülümseyerek başını salladı:

"Yok, gergin değilim. Onu da nereden çıkardın?"

Yeji kafasıyla işaret etti: "Parmaklarınla oynuyordun da endişelendim."

"Ah, öyle mi yapıyormuşum? Hiç farkında değilim," Sahte bir şekilde gülüp devam etti:

"İyiyim, endişelenmene gerek yok."

"Öyle diyorsan..." diyip yanından ayrıldı Yeji. İçten içe buna sevinirken Beomgyu da koşarak merdivenlerden iniyordu.

Uzun saçlarını geriye atıp Hyunjin'in karşısına dikildi. Göz göze geldiklerinde Beomgyu, karşısındaki siyah saçlıyı omuzlarından tutmuş ve sertçe sarsmıştı.

"İnanılmaz yakışıklıymış amına koyayım! Ben de olsam ben de kucağına düşerdim. Hoş düşüyordum zaten."

Hyunjin kendini geriye atıp Beomgyu'dan kurtarmış, ardından kapı pervazına yaslanıp "Düşüyordum zaten, derken?" diye sormuştu merakla. Beomgyu sırıttı yanıtlamadan önce:

"Tam Felix geldi, defteri verirken koşa koşa bir çocuk içeri girdi. Son anda fark edip geri çekilmeseydim çocuğun kucağını boyluyordum. Ama sen olsaydın net düşerdin."

Hyunjin son dediğiyle yüzünü ekşitmiş, kollarını çözüp kapı pervazından uzaklaşırken Beomgyu hızla kolundan tutup durdurdu onu.

"Bekle! Daha neler olduğunu anlatmadım," Hyunjin şokla Beomgyu'ya döndü:

"O kadar süre içinde ne yaşamış olabilirsin ki?"

"Anlatayım hemen," dedi zevkle, ardından Hyunjin'i sınıfın dışına çekip boğazını temizledi:

"Ben gittim sınıfa, kapının önünde elimde defterle duruyorum. Kapı kapalıydı, tam o sırada bir kız geldi arkamdan; pembe, kıvırcık saçlı, kısa boylu bir şeydi. Baktı yüzüme, 'Sen ne iş?' yaptı. Dedim teslimatım var. İyiymiş, dedi; ardından kapıyı açtı. Sınıf ne sınıf, bir köşede okey masası kurmuş dört kişi oynuyor, iki kişi tavla atıyor. Bir yanda çay servisi yapan birkaç kişi var, bir yandan bilgisayar sokmuşlar sınıfa oradan bir şeyler yapan bir grup var."

Derin bir nefes alıp aynı heyecanla devam etti:

"En arka camlı köşede, böyle tam arka dörtlü tipinde dört taş var. Biri turuncu, biri sarı, biri kıvırcık saçlı olmak üzere üç tane çıtır. Ortalarında da soyunan bir mavi saçlı. Ben sınıfı incelerken pembe saçlı dedi ki: kimi arıyorsun? Ben de dedim ki: Felix'i. İyi, dedi ve Felix'e seslendi. Soyunan maviş boncuk çıktı ortaya, soyunuyor falan dedim ama üstündeki sweati çıkartıyordu sadece. Sweati bıraktı masaya yanıma geldi işte."

Zil sesi duyulurken Hyunjin acele etmesini söylemiş, Beomgyu ise ders boş diyerek aynı hızda devam etmişti:

"Geldi bu işte, tamam mı? Anasını satayım onlar nasıl kollar, ben de olsam ben de düşerim kucağına; sırf o kollarla belimi sarsın diye. Lan sol kolundaki damarlar kocaman bir F harfi şeklindeydi amına koyayım. İsminin baş harfini dövme yaptırmasına bile gerek kalmıyor o derece."

Beomgyu yanlarından geçenler duymasın diye Hyunjin'i daha da kenara çekip devam etti:

"Neyse işte, verdim defteri buna; teşekkür etti falan. Sonra ilk başta dediğim gibi çocuk koşturdu, ben geri çekildim; geri çekilince de bu mavişin arkadaşları güldü arkadan. Ses etmedim ama kesin akıllarına sen geldin. Neden bilmiyorum ama öyle hissettim. Sonra gidiyorum yaptım, tamam, dedi; ben de geldim sonra. Nasılım?"

"Azgın bir piç gibisin." dedi istifini bozmadan, Beomgyu kahkaha attı buna karşılık:

"Beni nasıl da tanıyorsun."

Hyunjin göz devirirken aniden onlara doğru hadi sınıfınıza, diye bağıran hocayla irkilmişlerdi. Beomgyu hiç istifini bozmadan, "Ders beden hocam." diyerek karşılık verirken Hyunjin ama benim değil, demiş ve Beomgyu'nun yanından ayrılmıştı.

###

ilham buraya kadardi artik sonrasi icin hicbir fikrim yok

tamam iste sonra bunlar tanisiyor kaynasiyor sevgili oluyorlar neden bu fici bu kadar uzatmak zorundayim ki

yani kaos mu eklesem napsam

ya da hic kaos eklemeden sadece mutlu olduklari sahneleri mi yazsam

yoksa angst mi bitirsem

kaos mu yazsam angst mi bitirsem mutlu mesut sahneler mi yazsam yoksa intihar mi etsem

cok kararsizim

Mistake || HyunLixМесто, где живут истории. Откройте их для себя