Bölüm 5:

65 5 1
                                    

Doğru ya da yanlış neye göre seçilirdi? Doğruyu yanlışı kim belirlerdi? İnsanın hissetikleri mi? 6. his dediğimiz şey mi? Ne belirler? Bence kalp belirler. Hayır duygular değil. Akıla bağlı bir kalp. Aklınla düşünür karar verirsin ama son sözü kalbin söyler. Bende aklımla düşündüm kararımı verdim ama son sözü ihtimaller doğrultusunu düşünen kalbim söyledi.

Artık bir seçim yapmalıydım ve ben o seçimi daha fazla düşünüp kararımı değiştirmeden yaptım. Artık olacak şeyleri değiştiremezdim.

"Kızım?" diyen Salih Kandemir'e döndüm. "Evet...Doğru söylüyor." dedim Araz'a bakmadan. Ali sinirle bağırmaya başladığında onu duyamıyordum. Görüntü vardı ama ses yoktu. Önce Araz'a yaklaştı ve ona birkaç yumruk attı. Araz karşılık vermedi. Öylece bekledi. Salih Kandemir ya da Sefa'da tepki göstermedi. Ali ordan oraya gidiyor volta atıyordu. Sonra Sefa'ya gitti.

Ona bağırdı bir şeyler söyledi ama vurmadı.Babasının yanına gitti ve sakinleşmeye çalışır gibi başını ovaladı. Babasına daha sakin bir tavırla konuştu. Salih Kandemir ona tepki vermedi. Mimiksiz yakışıklı yüzü bana döndü. Sonra tekrar Ali'ye baktı.

Ben dışında herkese bir şeyler söylemişti. Ağır adımlarla yanıma geldi ve elimi avucunun içine aldı. Derin bir nefes aldım. "Seveceğim demiştin... Evlenecektik hani. Yalan mıydı?" dediğinde sessiz kaldım. Diğer herkes gibi. Sessizce bekledim. Şuan sadece bu durumdan kurtulmayı ve Araz'a bunun nedenini sormayı istiyordum. Neden yapmıştı bunu? Hayır! O yapmadı! Sen yaptın! Onu yalanlasaydın bunlar olmayacaktı! İç ses yine bana komplo kurarken Ali'ye bakan gözlerim Sefa'ya döndü. Güç ister gibi. Hafifçe gülümsediğinde dudaklarını oynatarak bir şeyler söyledi.

"Sadece sessiz kal." Gözlerimi çekmeden sadece ona baktım. Ali kollarımdan tutup beni sarstığında bakışlarımı Sefa'dan ayırıp Ali'ye çevirdim. "Bana bir şey söyle İlsu! Sessiz kalma ne olur?" dedi dolu gözlerini kırpıp. Gözlerini koluna sildi ve benden uzaklaştı.

"Peki sıra sende baba. Yap seçimini. Ne olacak şimdi?"

"Ne olacağı mı var Ali? Evlenmeyeceksiniz. İlsu bu evden gidecek. Araz da!" dedi vurgulayarak. "Benim kardeşine ihanet eden bir oğlum yok!" dediğinde dakikalardır yüzüne bile bakmadığım adam güldü.

"Ne zaman oldu ki baba? Senin zaten bir oğlun vardı sana çok koymaz. Ama benim hiç babam olmadı." Gözlerim dolarken fark ettiğim şeyle yerimde kıpırdandım.

Olan bu şey için bir damla gözyaşı dökmezken, Ali karşımda bir şey söylemem için yalvarırken, ağlarken bir kez olsun dolmayan gözlerim Araz'ın söylediği sözler sonucu yaşlarla doluyordu. Ne oluyordu böyle? Ona karşı hissettiğim bu çekim de neyin nesi? Sanki onu daha önceden tanıyor gibiyim ama nereden? Nasıl? Daha önce bir çok kez konuşmuş gibi hissediyorum. Ama aynı zamanda konuşmamış gibi de. Bunu sonra düşünecektim.

"Haketseydin olurdu!" Benim bile yüzüme tokat gibi çarpan bu cümle Araz'ı hiç etkilememiş gibi duruyordu. Gülmeye devam ediyordu. Gözümden bir damla yaş kopup yanağımdan süzüldü. O an bakışları bana döndü. Gülüşü soldu. Kaşları çatıldı. Yanıma doğru geleceği sırada Ali önüne geçti. "Ne olursa olsun onunla evleneceğim ve sen yanına bir kez daha sokulamayacaksın! Karımdan uzak dur!" Bunun üzerine Araz'ın kaşları havalandı. Yüzünde alaylı bir ifade oluştu. Sonra ise kahkaha attı.

"Hadi ama Ali karını öptüm o da bana beni ister gibi karşılık verdi. Senin bir kez bile öpmediğin dudaklar beni öptü. Şimdi hala onunla evlenmek istemen kendine hakaret kardeşim." dedi Araz. Bu Ali'yi daha da sinirlendirdi.

"Senin izini silerim o zaman bende!" dediği gibi bana adımladığında korkuyla geri gitmeye başladım. Bunu fark eden Salih Kandemir konuştu.

"Ali!" Ali dinlemedi. "Ali dur!" Ali duymuyor gibiydi. Ben geri adımlar atarken o hırsla bana yaklaşıyordu. "Ali yeter kes şunu! O seni istemiyor!" İşte bu son noktaydı. Ali duraksadı. Gözleri kısıldı. "İstemiyor musun?" dedi.

KARANLIĞIN ZEHRİWhere stories live. Discover now