.14

458 56 84
                                    

Siyah çarşafların üstüne saçlarıyla sarı renk katan küçüğü narinca uyuyordu. Aynı bir melek gibi. Hyunjin ise sarışının yanına gitmeye yüz bulamıyordu.

Sarışın sağlıklı bir ruh haline geri döndüğünde ondan af dileyecekti. O yüzden ondan biraz uzak olup ama aynı zamanda sıkıca gözetip kollayacaktı.

Uzaktan da sevebilirdi sarışını, fakat sabaha karşı gönlü el vermediği için küçüğünün yanına gidip onu uyandırmayacak bir şekilde sessiz bir öpücük bıraktı. Yanaklarına, dudağına, gözlerine ve teninin her bir noktasına sessiz ve narince. Artık küçüğünü asla incitmeyecekti.

Tabi yapabilirse.

Güneşin göz alıcı ışıkları koyu renk perdeden içeri girmeye çalışırken Hyunjin uyuya kaldığı koltuğunda kıpırdanarak uyandı. Yorulmuştu o da, ama asla küçüğü kadar değil.

Küçüğünü uyandırmadan odayı terk edip mutfağa inen merdivenlere adımladı. Ona güzel bir kahvaltı hazırlayıp odada bulunan masaya koyucaktı. Yanına küçük sevgi dolu bir not.

Ne hoştu öyle değilmi? Peki ya küçüğü affedecek miydi orası kesin değil.

Ne kadar renk olsada küçüğün verdiği enerjiyi tutamayan renklerden hoş kokulu kahvaltı hazırladı.

Altın sarısı tepsiye tabakları yerleştirip saplarından tutarak dikkatle kaldırdı Hyunjin. Aynı dikkat ile merdivenlerden çıktı ve kapısını bile kapatmadığı odaya girdi.

Küçüğü hâlen uyanmamıştı, buna sevinse bile gereksiz bir sevinme olduğunu düşünerek yüzünü eski ciddiyetine geri aldı. Bakışları ne kadar öldürücü ve keskin olsa bile bu olaydan sonra Hyunjin'in sert ve taştan kalbine küçük sevgi tohumları yetişmişti.

Şirketteki bir çok görevini ertlemişti Hyunjin eğer bir kaç gün daha ertelerse batma durumuna gelebilirdi. Fakat şuan ertelemesi gereken bir durumdu kafası iyice karışırken Sang-min'i şirkete yollama fikri iyi geldi.

Ne de olsa başka korumalar da vardı elbette.

Değiştirmediği lacivert pijamasının cebinde telefonunu aldı ve şifreyi girerek açtı. Bir çırpıda Sang-min'in numarasını bulduktan sonra zaman kaybetmeden aradı.

Ve yine lanet olası telefon açılmamıştı.

"Lanet olası, ne haltlar çeviriyor bu adam."

Kendi kendine söylenirken bu sözün sarışını uyandıracağını düşünmemişti. Sarışın korkuyla kalktığında telefonu cebine koydu ve sarışının yanına ilişti.

Sesini kontrol altında tutmak isteyerek kısık bir ses tonu ile konuştu Hyunjin.

"Günaydın sarışın. Nasıl hissediyorsun? Açmısın? Üşütmedin değilmi?"

Ardı ardına sıraladığı sorular bitmezken sarışın sadece adamın gözlerine baktı. Hyunjin bu donuk bakışları hissedince nefes vererek sarışının sıcak ellerini kendi ellerinin içine aldı.

Felix bakışlarını ellerine doğru çevirdiğinde Hyunjin rahatsız olduğunu zannederek geri çekmeye kalkıştı ki ellerinin içinde olan eller anında dışa çıkıp daha sıkı tutarken şaşkınlığa uğradı.

Küçük bir gülümsemesini Felix'e bahşetti Hyunjin. Aralarında sıcak bir kaynaşma vardı. Veya sadece Hyunjin öyle zannediyordu.

Sarışının kalp şeklindeki dudakları o kadar davetkârdı ki Hyunjin yine de onları öpme dürtüsüne direndi.

Sarışın adama şefkat, güven ve kabul dolu bir ifadeyle bakıyordu ama Hyunjin rüya gördükleri hissinden kurtulamıyordu.

Sarışının o gün ona sert bir ifade ile konuştuğu aklından çıkmıyordu. Bunu tekrar yaşamak istemiyordu. Bunların tekrardan yaşanma dürtüsü okadar korkutuyordu ki Hyunjin'i şuan sadece bu olanlara odaklanmak istedi.

Suicide | Hyunlix Daddykink [Askıda]Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt