on sekiz

1K 94 7
                                    

Yağmur bardaktan boşanırcasına yağıyordu. Normalde yağmurlu havaları pek sevmezdi Özgün, ona güzel anıları hatırlatmazdı. Ama şuan o kadar sevinmişti ki bu yağmura, birazdan Mikail'i arayıp teşekkür edebilirdi.

"Haydaa nereden çıktı şimdi bu yağmur ya? Babam da işte, nasıl gitsem ki..." Kendine kendine mırıldandı ama Timur'un duyabileceği kadar sesli bir mırıldanıştı bu. Timur masadan tabakları kaldırırken ona dönüp konuştu.

"Burada kalabilirsin bu gece. Alacak eşyan varsa yarın evine uğrarız öyle gideriz. Ya da benden de alabilirsin bir şeyler, gerçi başkalarının kıyafetlerini giyebiliyor musun?" Timur kesinlikle kendi karakteri gibi davranmıyordu. İnsanları özel alanına bu kadar almaz, bırak giysilerini ödünç vermeyi bir hırkayı paylaşmaktan bile hoşlanmazdı. Cimrilikten falan değildi, yalnızca insanların eşyalarıyla bu kadar etkileşimde olmasından hoşlanmıyordu.

"Sana zorluk çıkarmayayım şimdi. Zaten yemeğe bile zoraki davet ettirdim gibi. " Özgün ortaokul boyunca ve lisenin ilk iki yılında tiyatro yapmıştı. Rol yapmak onun için o kadar basitti ki dışarıdan gören biri onun sahiden çok mahcup olduğunu söyleyebilirdi. Görünüşünün yanı sıra mahcubiyetin yanından bile geçmiyordu.

"Yok ne zorluğu? Hem demiştim ya, gelmeni istemesem söylerdim. Şimdi bu yağmurda ne önünü görebilirsin ne de hastalanmadan eve gidebilirsin. Kal işte, yarın Mikail ikimizi de buradan alır. " Özgün ona tebessüm edip kafa salladı ve Özgen'e mesaj atıp annesine haber vermesini söyledi.

Beraber yemek yapmışlardı, sonra lise döneminden rastgele şeylerden bahsetmişlerdi. Timur'un yalnızca ortaokulda birinden hoşlandığını, onun da üç gün sürdüğünü öğrenmişti. Konu ebeveynlere geldikçe Timur huzursuz olmuştu, Özgün de bu konuya değinmemeye karar vermişti. Özgün lisede aktif birisi olduğu için çoğu kişi tarafından tanındığından bahsetmişti. Bazı konularda duraksasa da genelinde gülüp eğlendiği anılardı.

Özgün telefonunu cebine atıp Timur'a baktı, kumral çocuk çatık kaşlarıyla telefona bakıyordu. Özgün onun yanına adımladı, neye baktığını merak ediyordu ama haddini aşmak istemiyordu. Neyse ki Timur ekranı ona döndürerek neye baktığını göstermişti.

Ravza'dan gelen tonla aramanın yanı sıra bir de ardı ardına atılmış, küfür ve yazım hatalarıyla dolu mesajlar vardı. Bir şeyler olmuştu, belliydi. Timur telefonunu iki eline alıp cevap vermeye hazırlandı ama Özgün onun elini tutup engelledi.

"Bırak sabaha kadar içi içini yesin. Bu saatte ve havada buraya gelemez, yarın o buraya gelene kadar biz çıkarız zaten. Sen bu mesajları defalarca atmak istedin, o konuşmayı kaç kere yapmak istedin. Bırakalım biraz da o çabalasın sana ulaşmaya. " Ardından kendi telefonuna baktı, tahmin ettiği gibi mesajlar vardı ve hala gelmeye devam ediyorlardı. Hepsini okumamıştı ama genelinde geçen "orospu, kişiliksiz, Özgür" kelimelerini seçebilmişti. Ravza tam seviyesine uygun mesajlar göndermişti.

Mesajlara bakmadan Mikail'e mesaj attı, kaldığı yeri ve yarın kaçta gelmesi gerektiğini haber verdi. Ardından telefonu tamamen kapatıp koltuğun üzerine attı. Timur'a dönüp gülümsedi.

"Yatalım mı yavaştan, yarın erken çıkacağız. " Timur bir ona bir telefonuna baktı, telefonunu sessize alıp Özgün'e başını salladı. Kendisi salondaki koltukta yatacaktı, onun için çarşafları çıkardı. Zaten yatağındaki çarşafları daha bu sabah sermişti.

"Sen geç içerideki yatağa, ben genelde de koltukta yatıyorum zaten. Yataktakiler temiz çarşaf, daha bu sabah serdim. Dolaptan da rahat bir şeyler alabilirsin. " Özgün ona gülümseyip kafa salladı ve hızlı bir teşekkür mırıldandı. Yorulmuştu gün boyu. Bir an önce uyumak istiyordu, bu nedenle bu seferlik uzatmamaya karar verdi.

Dolaptan yeşil bir kısa kollu ve gri bir eşofman aldı. Dişlerini fırçalayamadığı için biraz kötü hissetmişti ama yarın giderken bir yerden fırça alabilirdi.

Yatağa oturup odayı incelemeye başladı. Tam olarak Timur'u yansıtan bir odaydı. Kitaplığı kitap ve A4 kağıdı doluydu, düzgün ama kalabalık bir görünüme sahipti. Odanın kalanına kıyasla masanın üstü tam bir savaş alanıydı. Silgi çöpleri, müsvedde kağıtlar, kaç gün önceden kaldığı bilinmeyen kahve bardakları ve üst üste konulmuş kitapların yanı sıra dizüstü bilgisayar ve ona ait kablolar da masayı işgal ediyordu. Özgün müsvedde kağıtlardan birini ters çevirerek masada duran kalemi aldı ve arkasını karalamaya başladı. İşini bitirince sanat eserine gülümseyip katladı ve kitaplardan birinin arasına koydu.

Kapı tıklatılınca yatakta eski halini aldı. Tıklamanın birkaç saniye sonrasında kapı açıldı ve Timur'un kafası göründü.

"Giyindin mi? Battaniye ince geldiyse bir tane daha vereyim. " Özgün aklına gelen şeyle güldü. "Evin hiç öğrenci evi gibi değil, farkındasın değil mi?" Timur da gülümsedi. Gözü masasının üstüne kayınca bıkkınca nefes aldı. Oraya yaklaşıp ekranı hala açık olan bilgisayarı kapattı, kağıtları kitapların üzerine koyup iyice kenara çekti ve son olarak silgi çöplerini toparlayıp diğer elinin avcuna doğru sürükledi.

"Yarın kaçta gelecek Mikail bu arada?" Timur bir anda dönünce onu izleyen Özgün yakalandığını fark etmişti ama bozuntuya vermedi, başka neye bakacaktı ki sonuçta?

"Dokuz, dokuz buçuk gibi gelir muhtemelen ya. Biz yine de biraz erken kalkıp kahvaltı yapalım, ona belli olmaz şimdi aç mı gelir tok mu gelir. " Timur kafasını sallayıp kapıya yürüdü. Çıkmadan önce döndü ve gülümseyerek konuştu.

"İyi geceler o zaman. " Özgün de tebessüm ederek karşılık verdi. Timur çıktıktan sonra onun rahat yatağına uzandı.

Timur'un ilgisini çektiği kısmı çoktan aşmıştı, tabii bu konuda en büyük yardımcısı, yöneliminin farkında olmasıydı. Doğrusunu söylemek gerekirse kumral olan, bu tiyatro oyunundan önce dahi Özgün'ün radarındaydı.

Yine de sevgilisi olan birine yaklaşmak prensiplerine uygun değildi. Her ne kadar sevgilisi onu aldatsa da bu Ravza ile Timur arasında olan bir şeydi, kendisini ilgilendirmediğini düşünüyordu.

Yine de bunların hepsini bir şekilde aşabilirdi. Ravza'yı bizzat kendisi ifşalayabilir ve aralarını bozabilirdi. Buradan başlamış muhabbeti ilerletip Timur'un arkadaşı da olabilirdi.

Ama neden Timur'un kendisine gelmesini bekledi, bilmiyordu. Gelişen olaylardan memnundu, bu tiyatroyu bitirmek istemiyordu. Sonlarına yaklaştıklarını anlamıştı.

Şimdilik bunları düşünmese de olurdu. Nedenini bilmediği şekilde sinirden kudurmuş bir Ravza vardı ama iki gün boyunca Timur ve Özgün doğa ve arkadaşlarıyla olacaklardı, bu nedenle Ravza'nın nee kadar sinirli olduğu önemli değildi. Bitkin zihni ve aynı derecede yorgun bedeniyle düşüncelerinin üzerinde daha fazla duramadan hemen uyuyakaldı.

cheater | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin