1° Somebody

138 13 8
                                    

Otomatik apartman kapısı çizgi çizgi açılır, merdivenler üç basamak, her birine bir adımla kaldırıma uzanan yola girilir. Bahçe kapısı yoktur, bu haliyle halka açık bir sokak girişi var gibi apartmanın. Sokağa kadar iri saksılarda odunsu bitkiler var. Fotoğrafını taratıp isimlerini ve türlerini defterine not almıştı fakat isimlerini hatırlamıyor. Her şeyi not almanın neden olduğu bir unutkanlığı var. Unutkan olduğu için not alma alışkanlığı olduğunu düşünürdü fakat bir süredir kitaplığın etrafında biriken kolilerdeki düzinelerce not defterini düzenlemeye karar verdiğinde fark etti bunu, yaza yaza unutur olmuştu. Derslerinden yüksek not aldığı sürece umursamamıştı ancak kurguları için bu kadar not alıp çoğunu kullanamadan, not aldığını bile unutmuş olmak canını sıkmaya başlamıştı.

Elinde gri, arkası silgili kurşun kalemi bacağında bir ritim tutturmuş metro durağına yürürken bir otobüs durağında gördüğü seçimlerden kalma aday afişinin etrafına asılan diğer ilanlarla kolaja dönüşmesine güldü. O sırada göz göze geldiği genç de ona gülümseyince bunun harika bir ilk karşılaşma sahnesi olacağını düşündü. Bacağına çarpan kalem hızlandı. Oracıkta durup not almak istedi fakat hayır, en azından durağa kadar bunları aklında tutmalıydı. Aklında tutmalı ve bu ânı biraz daha içinde yaşamalıydı.

Gözleri bu sahneye yakışır bir sima için karşısından gelen suratlarda gezindi. Gencin yüzünü çoktan unutmuştu. Sadece gülümsemesini hatırlıyordu. Metroya ininciye kadar çizmek isteyeceği kimseye rastlamadı. Canı sıkıldı ve sıkıldıkça sahne eşsizleşmeye başladı, çizilemez eşsizlikte bir sahne.

Durakta merdivenlerden itibaren adımlarını saydı ve bekleme noktasını belirledi. Sabahın onu, ne öğrenciler var ne çalışanlar ne de işçiler, nispeten daha sakin bir anda karakter bulmak daha zor ama bulduğunu yakalaması daha kolay.

Dakikalar sonra metro gelirken elini metroya doğru uzattı, kalemini salladı, kapılar tam önünde açılınca kendinden emin bir gülüşle metroya bindi, büyüye benzeyen anları seviyordu.

Oturur oturmaz metro güzergahından durakları kontrol etti, sonra çantasından not defterini çıkardı ve o sahneyi yeniden hatırlamaya çalıştı. Kalem kendiliğinden hareket etti. İneceği durağa kadar çizdi. Yüzler belirsiz olsa da sahneyi zihninde canlı tutmaya yeterdi. İstediğini almış gibi başka bir şeye takılmadan dosdoğru gideceği yere vardı. Saatini kontrol ettiğinde kalan birkaç dakikasını da binaya ilk gözlemini korumak için çizdi. Aynı mekanı tekrar tekrar çizmeyi severdi, böylece her bakışta yeniden keşfederdi. İlk bakış çok şey söylese de ilk bakış birçok yanılsamaya ve unutulmaya açıktı, çoğu zaman yüzeyseldi.

Binayı kabaca çizip yine bir otomatik kapıdan geçti, çizgiler açıldı, kapandı.

"Buyrun, nasıl yardımcı olabilirim?"

"Staj başvurum kabul edilmişti, evrak teslimi için geldim."

"İsminiz neydi?"

"Kim Jongin."

"Tamamdır, listede buldum isminizi. Evraklarınızı üst katta eğitim birimindeki Jongdae Bey'e teslim etmeniz gerekiyor."

"Peki teşekkürler."

Etrafa bakınarak ikinci kata çıktı. Gözleri merakını dürtecek bir ilgi odağı arıyordu. Odaların önünden geçerken tabelalarından birimlerin isimlerin, içerideki görevlinin ismini okudu, tabela tasarımlarını inceledi. Kimisi açık kimisi kapalı olan odaların önündeki eşyalar içerideki kişi hakkında bilgi veriyordu. Kapı önünde paspas, çiçek saksıları, kapıda mesai çizelgesi, yere bırakılmış postalar, dosyalar, kahve bardakları.. Aslında küçük şirket olduğunu itiraf eden bir yerellik sergiliyordu.

Jet Black Where stories live. Discover now