0.3

39 5 18
                                    

-Lee Felix-

Kağıdı buruşturup çöp kutusuna fırlattım sinirle. Günlerdir kendimi şarkı sözü yazmaya zorluyorum ancak yazdığım hiçbir sözü beğenmiyordum. Duygularımı kaybetmiş gibiydim. Yeni albümüme odaklanmam gerekiyordu ama zihnim çöl misali cansız ve kup kuruydu. Su şişeme uzandım, kapağı yavaşça açıp birkaç yudum su içtim. Bu psikolojiden nasıl çıkacaktım acaba? Ellerimle yanaklarıma vurdum hafifçe. Kendime gelmem gerekiyordu artık. Aptal bir adam için kendi hayatımı batıramazdım. Beni destekleyen tonla insan vardı. Hadi Felix kendine gel. Adamın kariyerini batırdın zaten, hakettiği cezayı aldı. Önüne bak ve yoluna devam et.

Hyunjin bitti.

Hyunjin gitti.

Öyle biri yok.

Unut onu.

Unut artık..

Ama gülümsemedi..

Aniden gözlerimin önünde o fotoğrafı belirdi. Önündeki satranç taşları ve doğrudan kameraya bakan, gülümsemeyen Hwang Hyunjin. Düşüncelerimden kurtulmak ister gibi başımı iki yana salladım. Çok geçmeden kulağımı dolduran melodi ile telefonumu elime aldım. Menajerimin beni bu saatte aramasını açıkçası beklemiyordum. Merak içinde yeşil simgeye dokundum ve telefonumu kulağıma götürdüm.

"Efendim?"

"Felix, acil konuşmalıyız, evine geliyorum."

"Ne oldu-"

Telefon suratıma kapandı. Bir sorun vardı, anlamıştım. Sesi telaşlıydı ve nefes nefeseydi. Gerilmiştim iyice. Karnımda bir ağırlık hissettim. Ardından da bir ağrı. Çekmeceyi açıp ilaç kutusunu aldım. Ağrı kesiciyi çıkardım paketinden. Ağzıma atıp su içtim güzelce. Ne olabilirdi ki? En kötü konserlerimden biri iptal edilirdi, ya da fotoğraf çekimleri. Belki de şirketim yeni albümümü daha erken çıkarmamı isteyecekti benden? Aklıma tonla düşünce doluyordu ve hepsi işimle ilgiliydi. Bugün şarkı sözü yazacak mentaliteyi belli ki kendimde bulamayacaktım. İç çekerek defterimi kapattım ve raftaki yerine yerleştirdim. İçim içimi kemirirken odanın içinde dört dönerek menajerimin gelmesini bekledim. Yarım saat kadar sonra kapım çalındı. Ayağa kalkıp seri adımlarla kapıya ilerledim. Kolu indirip açtığımda yüzden hem telaşlı, hem sinirli bir ifade olan menajerimi, arkasında da avukatımı gördüm.

"Sorun nedir?"

Yana kaydım ve içeri girmelerine izin verdim. Girdikleri gibi hızlı adımlarla salona ilerlediler. Ben de kapıyı kapatıp peşlerinden gittim. İyice gerildiğimi hissettim. Bir sorun vardı. Ne olduğunu anlayamıyordum. Onlar da sanki doğru kelimeleri seçmeye çalışır gibi bir bana, bir birbirlerine bakıyordu. Kollarımı göğsümde birleştirip kaşlarımı çattım.

"Anlatacak mısınız artık?"

"Hwang Hyunjin, tazminat davası açmış."

Masaya birkaç belge koydu. İkametgahımı henüz şu an yaşadığım eve almadığımdan eski evime gitmiş olmalılar, beni bulamayınca da şirkete bırakılmış anlaşılan. Ancak Hyunjin bana ne davası açabilirdi ki? Kağıtları elime alıp oturdum gergin bir şekilde. İsim karalama, iftira ve birkaç ufak şey daha. Ellerimin titremesine engel olamadım. Karnımdaki rahatsızlık hissi daha da artmıştı. Göğsümün daraldığını hissediyordum. Sanki birisi var gücüyle göğüs kafesime, ciğerlerime baskı uyguluyordu.

Fazla ileri gittim değil mi?

Her fırsatta adını dillendirdim ve olayları anlatıp durdum.

Ama yalan değildi. Ne gördüysem oydu. İsmini karalamaya çalışmadım, ya da iftira atmadım. Sırf adını temize çıkarmak için mi yapıyordu bunu? Avukatıma baktım. 'Keşke yapmasaydın.' der gibi bakıyordu bana. Hyunjin'in böyle bir aksiyon alabileceğini göz önünde bulundurmamak benim hatam mıydı? Yoksa kendimi açıklamak mı suçtu bu dünyada. Bir insanın yaşadıklarını anlatması da mı suç sayılıyordu artık?

"Bay Lee, Hwang Hyunjin ve avukatı ile bizzat iletişime geçip uzlaşma önerebiliriz, ya da-"

"Ya da yok, ben ne gördüysem onu anlattım herkese. Bu şekilde devam edeceğim. Mahkemede de aynı şekilde anlatırım, kanıtlarımızı da sunarız. Ben yanlış bir şey yapmadım. Söylediğim her kelimenin de arkasındayım."

Şaşırmış bir ifadeyle baktılar bana. Yaptığım şey ne kadar doğru? Bu tartışılabilirdi. Ancak davadan korkup geri adım atamazdım. Hyunjin kendi adını temize çıkarmak istiyorsa denesin. Ben suçlu değilim.

"Peki sonuçları ne olacak Felix? Sana inanıp seni destekleyen hayranlarını kaybedeceksin farkında mısın?"

Kaşlarımı çattım sinirle. Beni aldatan adama rüşvet verip davayı mı engellememi bekliyorlardı cidden?

"Ne yapmamı bekliyorsun? Sırf benim kariyerime zarar gelmesin diye parayla mı örteyim davayı? Hyunjin bunu kabul eder mi sanıyorsun ayrıca? Satın alabileceğin biri değil o"

"Neler dedin farkında mısın? Adamın kariyerini ne kadar kötü etkiledi bu dediklerin. Yaptığın hiçbir hareketin sonucunu düşünmüyorsun Felix."

İç çektim. İşte bu konuda haklıydı. Birkaç ünlü markadan artık Hyunjin ile çalışmak istemediklerini duymuştum. Dediklerimin sonucunu düşünebilseydim eğer, ona bu kadar zarar vermezdim belki de, haklıydı dava açmakta. O halde ben de kendimi bildiğim yoldan savunacak, yalnızca yaşadıklarımı anlatacaktım. Ne eksik, ne fazla.

"Ne olduysa onu anlatacağım."

"Duygusal düşünmeyi kes."

"Duygusal değil, mantıksal düşünüyorum ben. İşime karışılmasını da sevmem, hatırlatırım. Bu günlere tırnaklarımla kazıya kazıya tek başıma geldim, hatırlatırım."

Küçük çaplı tehditim karşısında menajerim sessiz kaldı. Sinirlendiğini fark etmiştim. Evet sert konuştum, ama insanların artık benim hayatımı yönlendirmeye çalışmasından bıkmıştım. Ben kendi başıma bir bireydim ve hayatımla ilgili karar alabilecek yaştaydım. Gözlerim ikisi üzerinde bir kez daha dolandı, iç çekerek çıktım odadan.

Çoook geç geldi biliyorum özür dilerim :' perşembe dişçiye gidiyorum yeni bölümü ondan sonra yazıp atarım sanırım

Você leu todos os capítulos publicados.

⏰ Última atualização: Feb 20 ⏰

Adicione esta história à sua Biblioteca e seja notificado quando novos capítulos chegarem!

Misunderstood -Hyunlix-Onde histórias criam vida. Descubra agora