Fames

89 8 21
                                    

Ne zamandandır buradayız hatırlamıyorum... Saatlerin pili uzun zaman önce bitti. Evdeki tüm pilleri tükettik. Televizyonun açık olduğu bazı zamanlarda saati görebiliyoruz sadece. Ve tükenen tek şey piller değil.

Evde sınırlı yiyeceğimiz var ve artık yemekte getirmiyorlar. Hatta belki sınırlı bile diyemem, sanırım bitti. Temizlik yapamayacak kadar yorgunuz yani evi bok götürüyor...

Ve ben kendi kendime düşünürken Nagi muhtemelen elimizde kalan son konserveyle uzandığım koltuğun başında dikildi.

"Çok acıktım."

Evet, aç olduğunun bende farkındayım. Elindeki konserveyi bana uzatıp gözleriyle yemek istediğini söylüyordu. Mantıkken yemek yemeyince hareket edecek enerjiyi de sağlayamadığımız için konuşmak, onun için her zamankinden daha da zahmetliydi.

"Eğer onu da yersek evde hiç bir şeyimiz kalmayacak."

"Bunu yemeden mi ölelim yani?"

Ah evet bu daha mantıklı. Açlıktan öldüğümüzde ve leşlerimizin kokusuna dayanamadıkları için bizi bulmaya geldiklerinde "Aman tanrım bu enayiler bu konserveyi yemeden ölmüş haha" gibi bir şeyin arkamdan söylenmesini istemem açıkcası.

"Peki tamam yiyelim."

"Pişirecek miyiz?"

"E bir zahmet pişirelim. Pişerse daha doyurucu olur."

"Ne kadar doyurucu olursa o kadar uzun süre hayatta kalırız. Bu işkence daha da uzar..."

"Yemeyelim istersen amına koyiyim. Karar ver."

Nagi somurtarak elindeki konserveye baktı ardından arkasını çevirdi ve nasıl pişirilmesi gerektiğini okurken mırıldanmaya başladı. Onu izlerken çok yoruldum bu yüzden yavaşça ayağa doğruldum ve elinden tutup mutfağa ilerledim.

"Pekala, sadece bir gıdım yağ ile tavada kızartırsak gayet yeterli olur."

"Gıdım yağ demenin sebebi diyette olman değildir herhalde."

"Çok mu komiksin yoksa çok mu açsın? Eğer bu bir sorunsa, neden çıkıp biraz almıyorsun?"

Suratını ekşitti ve gözlerini devirdi. AHahaha, hoşuma gitmişti. Sinsice gülümsedim ve tekrar konuştum.

"Ah doğru, dışarıya çıkamıyorduk değil mi?"

Konuşmanın bundan sonrası onun çokta umurunda olmadı.

Mutfağa girdiğimizde, Nagi konserveyi tezgahın üstünde açtı ve yanıma bıraktı. Sonra bana bakarak konuştu.

"İkimizin de iş yapması boşa enerji israfı, ben uyuyacağım bitirdiğinde çağır."

Dedi ve odamıza gitti. Bende zaten tezgahta duran tavayı ocağın üstüne aldım ve tekrardan elimizde kalan son yağı içine döktüm (zaten bir kaç damlaydı.) Konserve hazır yemeği tavaya döktükten sonra ise pişmesi için karıştırırken düşünceler aklımı bunalttı. Her şey nasıl bu hale gelmişti ki?

Aylar önce Nagi ile benim evimde buluşmuştuk, Nagi bir kaç günlüğüne burada kalacaktı. Oyun oynayıp beraber film falan izleyecektik. Bize geldiğinde televizyondan bir film açmıştık...

[Flashback]

"Buna ne dersin?"

"Sen korkmuyor muydun?"

Nagi televizyondan açtığım ve daha başlamamış olan korku filmine bakarak sırıtırken benimle dalga geçiyordu.

"Ah abartma istersen, o zamanlar çocuktuk korkmam çok normal!"

The Coffin [NagiReo]Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz