1

203 17 4
                                    

"Duydun mu Kenan Altundağ geliyormuş." Koşarak geldigi için nefes nefese kalan kız bir heyecanla konuştu.

Çocuk eşyalarını toplarken göz ucuyla kıza baktı. "Seni görmeye mi?"

Kız aldığı alaylı cevap karşısında bozulsa bile heyecanı daha ağır basıyordu. Bu yüzden umursamamayı tercih etti. "Yalnız gitmek istemiyorum."

"Eylül benim girmem gereken bir dersim daha  var. "

"Yalan söyleme bugün başka dersin yok." Çocuk aldığı cevap karşısında kapana kısıldığını farketmişti.

"Ekin... Lütfen."

Karşısında yalvaran bir surat yapmaya çalışan Eylül'e bakti. "Şu suratı yapmak için zorlama kendini mala benziyorsun."

"Yani geliyorsun." Ekin başını olumlu anlamda salladı.

"Sen ne zamandan beri konferanslara katılmayı seviyorsun?"

"Ya salak mısın konferans umurumda mı sence. Kenan Altundağ diyorum aloo." Ekin kaşlarını kaldırıp Eylül'e baktı. Ve bir kahkaha patlattı.

"Cidden sosyete playboyuna mı hayransın? Kim bilir belki seni görünce ilk görüşte aşık olur." Ekin gülmekten nefes almakta zorlanırken araya kelimeleri sıkıştırarak konuştu. Eylül ekinin omzuna sertçe vurdu.

"Dalga geçme gerçek hayatta abarttıklari kadar var mıymış diye merak ediyorum sadece." Ekin Eylül'ü alaya aldığını belirtircesine başını aşağı yukarı salladı. Sosyete kesiminden nefret ediyordu. Şatafatlı hayatlarını sahte kimlerini tüm insanlarla paylaşma çabalarından tut gereksiz dramalarına kadar. Nefret etme sebebi kazandıkları paranın miktarı değildi. Kameralar karşısında hepsinin birer meleğe dönüyor oluşuydu. Çünkü emindi ki bu insanlar özünde böyle değillerdi. Kimse bu kadar iyi olamazdı.

"Hem ne kadar ayıp. Bu adam geçen sene sizin fakülteye yüklü bir miktarda bağış yapmış. Sen hala adamla alay et. Eylül ağzıyla onaylamayan sesler çıkararak konuştu.

"Tamam dünyanın en iyilik meleği o." Ekin tekrar alaya alıp konuşurken bir yandan arka cebinden telefonunu çıkarıp saate baktı. Eylül tam Ekin'e cevap vermeye hazırlanırken Ekin tekrar lafa atladı.

"Kaçta başlıyor?" Eylül kolundaki saate baktı.

"Siktir 5 dakika kalmış." Eylül panikle Ekin'in kolunu tutup sürüklemeye başladı. Ekin ise sessizce sürüklemesine izin veriyordu.

Konferans salonuna girdiklerinde ortalık tıklım tıklımdı. Ve çoğu kızdı.
Şaşırmadım diye geçirdi içinden Ekin.

"Yer kalmamış ki." Eylül gururlu bakışlarla Ekin'e döndü. Hiçbir şey demeden elinden tutup insanları aralayarak ön taraflara doğru geçmeye başladı. İkinci sıraya geldiğinde durdu ve üzerine çanta konulmuş iki koltuğu gösterdi.

"Siktir git Eylül gerçekten en önden mi yer tuttun? Sen kaç saattir buradasın?" Eylül Ekin'i umursamadan yerine oturdu ve elini sallayarak kendini serinletmeye çalıştı.

"Bugün benim dersim yoktu ki." Ekin şok olmuş biçimde Eylül'e doğru döndü.

"Öf Ekin kafa açma da otur şuraya. Sonra geçersin dalgasını." Ekin konuşmamak için dilini ısırdı ve yerine oturdu. Ortaokuldaki fangirl kızların üniversite de varolacağını hiç hayal etmemişti. Eylül'ü seviyordu. Genelde grubun neşe kaynağı hep o olurdu.

"Peki neden ben. Tuğçe'yi neden çağırmadin. Eylül çantasını kucağından indirip yere koyarken derin bir nefes aldı.

"Tuğçe ailesinin yanına gitti Aydın'a Ali ile Bekir de siksen gelmezdi." Ekin göz devirip kendi çantasını da ayaklarının yanına koydu.

Ve tam vaktinde Kenan Altundağ sahneye çıktı. Siktir harbiden yakışıklıymış. Diye geçirdi içinden Ekin. Eylül tamamen odaklı bir şekilde adamı izlerken Ekin de aynı şeyi yapmaya başladı.

Geçen 40 dakikanın sonunda Ekin insanların neden bu adama bu kadar hayran olduklarını anlamıştı. Sadece fiziksel olarak etkileyici değildi. Konuşmasını biliyordu. Konuşurken insanların sempatisini kazanacak hareketlerin ve lafların ne olacağını da biliyordu. Ve bunun sonucunda ortaya mükemmel bir adam çıkıyordu. Ama insanların unuttukları nokta bu adamın aslında tamamen sahte olmasıydı. Bu insan fiziksel olarak vardı fakat asla manevi olarak varolmamıştı. Sadece bir pr çalışmasıydı.

Öğrencilerin sorularını cevaplayacağı kısım gelmişti. Eylül Ekin'in yanında huzursuzca kıpırdandı. Kenan Altundağ ile birebir iletişim kurma fırsatını kaçırmak istemiyordu. Konuşmanın başından beri elinde tuttuğu küçük not defterini açıp hazırladığı soruları Ekin'e göstermek için bacağına dokundu. Ekin Eylül'ün elinde tuttuğu defteri görünce soru hazırladığını anlamıştı. Sessizce kıkırdadı.

"Hangisini sorayım?" Eylül fısıldayarak sordu. Ekin defteri eline alıp kısa bir süre göz gezdirdi.

"İlkini sor." Ekin'in verdiği kısa ve öz cevap Eylül için gayet yeterliydi. Zaten aslında kalan iki soru onunda içine sinmemişti. En iyi seçenek ilk soruydu. İçinden kendisini seçme umuduyla elini havaya kaldırdı. Birkaç sorunun ardından Eylül seçilmisti. Kız heyecanını bastırmaya çalışarak derin bir nefes alıp sorusunu yöneltmek için ayağa kalktı.

"Öncelikle söz hakkı tanıdığınız için teşekkür ederim. Merak ettiğim şey şirketinizin son yıllarda izlemiş olduğu yatırım..." Kenan kızın sorusunu suratında sakin bir ifade ile dinlerken gözü yanında ona boş bir ifadeyle bakan çocuğa kaydı. Çocukla göz göze geldiğinde suratındaki boş ifade değişmemişti. Kız sorusunu bitirince kıza bir gülümseme bahşedip sorusunu yanıtlamaya basladi.

"Bende öncelikle bu güzel sorun için teşekkür ederim... adın neydi?"

"Eylül." Kenan aldığı cevap ile konuşmasına devam etti.

"Bende öncelikle bu güzel sorun icin teşekkür ederim Eylül. Şirketimizin izlediği politika daha çok..." Kenan kızın sorusuna yanıt verirken bir yandan arada sırada kızın yanındaki çocuğa bakıyordu. Çocuk aynı şekilde duygusuz bir ifade ile adamı dinlerken soru bittiğinde alaycı bir şekilde gülmüştü.

Konferans bittiğinde herkes dağılmaya başlamıştı. Eylül Kenan Altundağ adını sorduğu için mutluluktan yerinde duramıyordu.

"Gerçekten abarttıklari kadar varmış." Dedi ve bir iç çekti Eylül.

"Şimdi işe gitmem lazım." Dedi Ekin. Eylül kafasını aşağı yukarı sallayıp parmak ucuna çıkıp Ekin'in yanağına bir öpücük kondurdu.

"Beni kırmadığın için teşekkür ederim." Ekin kızın lafına karşı ona sıcak bir gülümseme sundu.

"Haftaya görüşürüz!" Diye bağırdı Eylül, Ekin ondan uzaklaşırken. Ekin ise arkasını dönüp el salladı.

Kenan Altundağ. Ne kadar çok kendine itiraf etmekte zorlansa da, göz göze geldiklerinde içi titremişti.

Ama biliyordu ki bunların hepsi sahteydi. Sahnede sunduğu bu kimlik sadece onun maskesiydi ve onu seyirci koltuğundan izleyen hiçkimse gerçekten tanıyamayacaktı.

RİYAKÂR (BxB)Where stories live. Discover now