4

93 11 4
                                    

Kenan, çocuk önünde dikilirken baştan aşağı onu inceliyordu. Amatörce yapılmış açık kahverengi saçlarından birkaç tutam alnına düşmüştü. Bebeksi denilebilecek suratıyla ahenk içindeydi. İnce ve düz kaşları kibar bir görüntü katarken çocuk yere baktığı için kirpiklerine vuran ışık kirpiklerini daha da belirginleştiriyordu. Boşta olan elini çocuğa uzattı. Çocuk birkaç saniye eline baktıktan sonra kafasını kaldırdı ve Kenan'ın yüzüne baktı.

Yüzünü net görünce çok tanıdık geldi. Daha önce tanışmışlar mıydı. Fakat goz göze geldiklerinde aklından bu tamamen uçmuş ve çocuğun daha net görebildiği yüzünü incelemeye başlamıştı. Saçlarıyla aynı renkte olan gözleri boş bir ifadeyle bakıyordu. Bu boş ifade, tabi ya konferansta gördüğü çocuk. Onun okulunda verdiği konferansta görmüştü onu daha önce, rahatsız edici denilebilecek bakışlara sahipti. Sağ gözünün altındaki beni gördü.

Gözyaşı beni.

Burnuna ve dudaklarına baktı. Yüzüne tam uyan burnunun altında renkli orta boyutta dudakları vardı. Bunların üzerine soluk teninde gözyaşı beninden başka hiçbir leke yoktu. Ellerine baktı çocuğun, ince uzun parmaklarının kendi elinin üzerinde ne kadar narin kaldığını düşündü. Boş ifadesi onu cansız bir manken gibi gösteriyordu. Hiçbir duygu içermeyen kusursuz suratı ile ona bakıyordu. Çocuğu incelerken birkaç saniyeden fazla geçtiğini farketmemişti.

Ekin gözleriyle onu inceleyen adamın karşısında kendini çıplak hissetmişti. Adam arsızca kendini gözleri ile süzüyordu. Kenan elini hala çekmemişti. Ekin dayanamadı ve elini kendine doğru çekti.

Kenan Ekin'in bu hareketi ile ne kadar garip bir durumda olduklarını farketmişti. Arkada duran Canan hanım şaşkın bir şekilde ikisini izliyordu. Ne olduğunu anlamaya çalışıyor gibiydi. Ortamı düzeltmesi gerektiğini farkedince boğazını temizledi ve suratına tekrar samimi bir gülümseme yerleştirdi.

"Canan hanım birine bu denli güvenip bu sergiye getirdiyse oldukça yetenekli olmalı." Kadın Kenan'ın ağzından çıkan bu sözle gururu okşandığı için ortamın tuhaflığını unutmuştu. Karşısındaki çocuk ise hala tepkisiz bir şekilde dikiliyordu.

"Bu yeteneğin eserini oldukça merak ediyorum, bana tablona kadar eşlik eder misin Ekin?" Kenan her zaman ne istediğini çekinmeden dile getiren bir adam olmuştu, bunda her şeye sahip bir aile tarafından büyütülmenin etkisi çoktu. Cocuk cevap vermeyip tekrar yere bakmaya başlayınca Canan hanım Kenan'a sahte bir şekilde gülümseyip çocuğun kolundan tutup kulağına bir şeyler fısıldamıştı. Çocuk ise kafasını olumlu anlamda sallayıp konuştu.

"Tabii." Diye kısa bir cevap verdi Ekin.
Ve Kenan'ın önünden yürümeye başladı. Zaten saatlerdir içinde olan gerginlik Kenan ile karşılaşınca bir anda ortaya çıkmıştı. Bunun üzerine adamın arsız bakışları Ekin'in iyice gerilmesine yol açmıştı. Hiçbir diyalog kurmadan tablonun önüne kadar geldiler.

Kenan Ekin'in tablosunu incelemeye başladı. Kırmızı gülleri, kırılmış aynanın yere saçılan parçalarını... Ve en son resmin en sönük kalan yerine baktı. Yatakta oturan kadına. O sırada tabloya bir adım daha yaklaştı ve yakından baktı. Tekrar bir adım geriye çıktı ve konuştu.

"Gözyaşı beni." Ekin Kenan'ın bir anda söylediği iki kelimeyle ona döndü. Şaşkın bakışlarını saklamak imkansiz gibiydi.

Kenan sol tarafına döndüğünde ilk defa bir ifade içerirken gördüğü surata baktı. Yavaşça elini kaldırdı ve çocuğun gözünün altını işaret etti.

"Resimdeki kadında da aynı ben var." Ekin duyduğu cümle karşısında şok olmuştu. Kadının yarım yamalak belli olan yüzündeki beni Canan hoca bile farketmemişti. Farkettiyse bile Ekin'in kendini temsil ettiğini gösteren bir detay olduğunu fark etmemişti. Karşısında kendinden bir cevap bekleyen adam için konuştu.

"Fark edeceğinizi düşünmemiştim." Kenan aldığı cevaba karşılık olarak Ekin'e bir tebessüm sundu ve kolundaki saatine baktı.

"Gitmem gerek. Ne üzücü seninle tablon hakkında sohbet etmeyi çok isterdim." Kenan ekinin tepkilerini seyrediyordu. Ekin ise adamdan gözlerini kaçırmak için her yolu deniyordu.

"Evet maalesef, bende çok isterdim Kenan Bey." Dedi ve sonunda sahte bir tebessüm yapıştı dudaklarına. Kenan çocuğun dudaklarını seyrederken Canan hanım yanlarına geldi. O andan sonra Canan hanımla geçen kısa sohbette Ekin hiç konuşmamıştı. Fakat Kenan Ekin'in ona olan kaçamak bakışlarını farketmişti.

Kenan yanlarından ayrılırken yanına genç bir kadın gelip koluna girmişti. Kenan ise kadının kulağına eğilip bir şeyler dedikten sonra kadın sessizce gülmüş ve ortamdan uzaklaşmışlardı.

Ekin Kenan gittikten sonra biraz kendine gelmişti fakat kafasının içi tamamen Kenan ile doluydu. Tablosunu anlamıştı.


Serginin bitmesine dakikalar kala Canan hoca neredeyse koşacak kadar hızlı adımlarla Ekinin yanına geldi.

"Ekin!" Yüksek sesle söylediği adı yüzünden etrafındaki insanlar onlara bakmıştı. Canan hoca bunu farkedip Ekin'e iyice yaklaştı ve sessiz bir şekilde konuştu.

" Ekin, tablon. Tablon 1000 dolara satılmış." Ekin duyduğu rakamdan emin olamamıştı.

"Bin ne?" En az Canan hoca da onun kadar şaşırmış duruyordu.

"Dolar." Ekin'in kafası karışmıştı hiçbir şöhreti olmayan amatör bir sanatçı için bu fiyat aşırı uçuktu.

"Kim almış tabloyu." Ekin Canan hocanın gözlerine merakla bakarak sordu. Canan hocanın yüzünde ise kocaman bir gülümseme belirdi ve konuştu.

"Kenan Altundağ."

RİYAKÂR (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin