8

68 8 2
                                    

  Sessiz bir şekilde yolda ilerliyorduk. Biraz önce telefonumu açıp grup sohbetimize işimin uzadığına dair bir mesaj atmıştım. Ne olduğunu soran mesajlar atsalarda yanıt vermeyip telefonu tekrar cebime koydum. Bu durumu nasıl açıklayacağım konusunda hiçbir fikrim yoktu. Ben telefondan mesaj atarken Kenan bey kısa bir süreliğine kafasını çevirip ne yaptığıma bakmıştı. Fakat herhangi bir soru sormadı sanırım arkadaşlarıma haber verdiğimi anlamıştı. Bende bir şey demeden camdan dışarıyı izlemeye başladım. Daha önce hiç bu kadar lüks bir araca binmemiştim ve kesinlikle kalitesi bir şekilde kendini belli ediyordu. Sanki yolda kayıyor gibiydik hiçbir sarsıntı hissetmiyordum.

  Onun dışında arabanın içi tamamen Kenan beyin parfümü kokuyordu çünkü kesinlikle benim parfümüme nazaran çok daha ağır bir parfümü vardı. Daha önce de aldığım koku şuan oldukça netti. Oldum olası parfümlere karşı oldukça ilgili olmuştum. Şu güne kadar kendi üzerimde birçok parfüm denediğim için kokuların notalarını az çok anlayabiliyordum. Burnuma net bir şekilde misk kokusu geliyordu fakat öteki notaları anlamak benim için çok zordu. Çok animalik bir kokuydu ve ben genelde bu notaları tercih etmiyordum.

"Aç mısın?" Dışarıyı izlerken sorduğu soruyu duymuştum. Evet açtım, eğer şuan onunla olmak zorunda olmasaydım şuan arkadaşlarımla yemek yiyor olurdum. Acaba ne yemeye gitmişlerdi.

"Pek sayılmaz." Diye yanıtladım. Eğer yemek yersek yanında daha fazla durmam gerekecekti.

"Ama ben öyleyim." Kısa süreliğine bana dönüp gülümseyerek bu cümleyi kurmuştu. Alaylı bir şekilde kurduğu cümle zaten içimde olan gerginliğimi daha da günyüzüne çıkarmıştı.  Siktiğimin gerizekalısı, madem kendi istediğini yapacaktı o zaman neden bana soruyordu.Eminim çocukluğundan beri istedigi her şeyin olmasına alışmıştı. Fakat gerçek dünya böyle işlemiyordu, gerçi sanırım onun için hala öyle işliyordu. Derin bir nefes alıp verdim. Kurduğu cümleye yanıt vermedim ve aynı şekilde camdan dışarıyı izlemeye devam ettim. O da daha fazla konuşmadı. Her şeye sahip olan bu adam şuan beni tablom hakkında konuşmak için yemeğe çıkarıyordu. Kenan Altundağ'ın böyle şeyler için vakti var mıydı? Bu davetin altında başka sebepler aramak saçma geliyordu fakat sunduğu sebepte yeterince tatmin edici hissettirmiyordu. Ortamın sessizliği rahatsız edici olsada şükürler olsun ki çok uzun sürmedi. Araba durmuştu.

Dışarıya baktığımda şık bir restorana gelmiş olduğumuzu gördüm. Yani pek büyük bir sürpriz olmamıştı. Onun arabadan inmesiyle bende aynı şekilde indim. Hemen bir vale Kenan beyin yanına gelmişti. Hiçbir şey demeden anahtarı valeye verdi ve yanıma yaklaştı. Belimden hafifçe tutup içeri doğru yönlendirmişti. Kurduğu ani temas beni sebepsiz bir şekilde panikletmişti. Ondan hızlı yürüyüp bana dokunan elinden kurtuldum. İçeri girdiğimizde yanımıza gelen adam bizi bir masaya yönlendirdi. Zaten Kenan beyi tanıyorlardı.

Adamın yönlendirdiği yerde iki kişilik bir masa vardı. Ceketimi almak için gelen kadına ceketimi verdikten sonra önümde duran sandalyeye oturdum. Ortama kılık kıyafetim uymuyordu. Açıkçası sikimde bile değildi. Şuan tek derdim bir an önce bu yemeğin bitmesiydi. Kenan bey karşıma ağır hareketlerle oturdu. Üzerinde sadece beyaz gömleği kalmıştı,gömleğinin kollarını ise katlamıştı. Uzun boyuna rağmen kalıplı olması şaşırtıcıydı. Kesinlikle bir spor geçmişi olmalıydı. Onun hakkında varsayımlarımı düşündüğüm sırada menüler masaya gelmişti. Menüyü elime alıp incelemeye başlayacakken Kenan bey elime dokunarak beni durdurdu. Tekrar temas kurmuştu. En başta eline sonra ise ne yaptığını sormak için yüzüne baktım. Eli hâlâ elimin üzerindeydi.

"Favorimi denemeni istiyorum." Cidden mi? Yemek seçme hakkım bile mi yoktu. Kafamı masaya doğru eğdim ve elimi elinin altından çektim. Hiçbir zaman agresif bir insan olmamıştım fakat şuan bu adama karşı oldukça agresif hissediyordum. Tek vasfı zengin doğmak olan Kenan Altundağ her zaman kendi istediği olacağını sanan beş yaşında ki bir çocuktan farksızdı gözümde. Üstüne karşımda durup sürekli benim adıma kararlar vermesi iyice gerilmeme neden olmuştu. Kafamı kaldırdığımda bana kibarca gülümsediğini gördüm.

"Lütfen." Kurduğu rica cümlesi şaşırtmıştı. Suratında daha önce hiç görmediğim yumuşaklıkta ki ifadesi ise şaşkınlığımı ikiye katlamıştı. Sanki emir vermekten ziyade, kabul etmemi umar gibi bakıyordu.

Acaba gereksiz tepkiler mi veriyordum. Sonuçta tablomu uçuk bir fiyata satın almıştı. Ve belki sadece güzel bir yemek yememi istiyordu. O an ona karşı içimde gereksiz bir öfke olduğunu farkettim. İlk gördüğüm andan beri öyleydi. Sergi değil, konferanstan beri. İçimde olan sınıf kininin farkındaydım ve ister istemez ona karşı aşırı önyargılı davranıyordum.

Sanırım ona olan önyargımı biraz kırmam lazımdı.En azından bu yemeklik. Aksi taktirde şu birkaç saat oldukça zor geçecekti. Samimi bir şekilde gülümsemeye çalıştım ve konuştum.

"Tabii."

 

RİYAKÂR (BxB)Where stories live. Discover now