3

88 13 1
                                    

Gerginlikten sabahın 6'sında gözlerimi açtım. Kalkıp kendimi gevşetmek için sıcak bir banyo yaptım. Sıcak suyun altında kalmak ve tenimin uyuşmasını hissetmek rahatlatıyordu. Banyodan çıkınca bornozumu üzerime geçirip dişlerimi fırçaladım. Saçlarım kurumadan şekil vererek kurutmam gerekiyordu. Yoksa sonradan şekil vermesi çok zor olacaktı. Üzerimi giyinmeden annemlerın odasına sessizce girip saç kurutma makinesini aldım. Odamdan da tarağımı. Saçlarım orta uzunluktaydı.Dalgali olduğunu için günlük hayatta şekillendirme gereği duymuyordum. Fakat bugün şık olmam gerekiyordu.

Saçlarımı sağ tarafta daha çok olacak şekilde ayırdım, hafif arkaya attım ve bu şekilde kuruttum. Hala birkaç saç parçası önüme düşüyordu. Gitmeden önce tekrar yapardım zaten sorun yoktu onun için.

Ne giyeceğimi haftalar önce hazırlamıştım zaten. Altıma bej kumaş bir pantolon, üzerime  beyaz bir gömlek, ayakkabı olarak ise klasik kahverengi bir ayakkabı tercih etmiştim. Sade ve şık bir kombindi.

Sergi akşam 6'da başlayacaktı fakat benim 3 gibi okulda olmam gerekiyordu. Saate baktım 07.12 önümde kocaman bir 9 saat vardı. Üzerime başka bir pijama giyip yatağıma sırtüstü uzandım. Saçlarımın ön tarafının bozulmaması için dikkat etmem gerekiyordu.

Boş beyaz tavana bakarken akşamı hayal ediyordum. Sosyeteden de insanlar olacaktı, büyük ihtimalle çoğu ilgilenmemesine rağmen sırf kültürlü görünmek için bu tür sergilere katılıyorlardı. Kim bilir belki akşam tablom çok fazla ilgi görürse aptal bir gösteriş meraklısı satın almak isteyebilirdi. Akşam benimde onlar gibi davranmam gerekiyordu. Suratıma hafif bir tebessüm yapıştırıp Canan hocanın yanında dolanmam lazımdı. Tek istediğim bir an önce yarın olması ve şu stresten kurtulmaktı.

Yataktayken uyuyakalmıştım ve tekrar gözlerimi açtığımda saat çoktan 12 olmuştu.

"Anne beni neden uyandırmadınız!" Annemle babam kahvaltıları yapmış beraber balkonda kahve içiyorlardı.

"Uykunu al diye oğlum." Dedi babam kafasını okuduğu gazeteden kaldırmadan.

"Anneciğim sana sevdiğin milföyden yaptım oturda ye çayı ısıt ama." Hiç şaşmayan bir şeydi bu. Eğer evde birisi için önemli bir günse onun en sevdiği yemek yapılırdı. Bence oldukça iyi bir alışkanlıktı.

Kahvaltımı yaptıktan sonra balkona yanlarına çıktım annemin yanına sandalye çekip oturdum.

"Sen kahve içme zaten streslisin iyice çarpıntı yapar." Dediği şeye kafamı salladım. Haklıydı riske atmaya gerek yoktu.

"Ne karışıyorsun çocuğa, içeceksen iç oğlum bir şey olmaz." Annem babamın dediği şeyle ona ters bir bakış attı.

"Senin kaçta okulda olman gerekiyor?" Annemin sorduğu soruya karşılık masanın üzerindeki telefonun ekranını açıp saati kontrol ettim. Saat 1 olmuştu.

"Benim 3'te okulda olmam gerekiyor. Acele etmem lazım. Anne kıyafetlerimi ütüledin mi?" Aceleyle masadan kalktığımda babam konuştu.

"Acele etme ben bırakırım seni arabayla." Dediği şeyld içime adeta su serpildi, metroda sürünmek zorunda kalmayacaktım. Odama doğru yürürken annem bağırdı.

"Ütüledim bizim odada dolabın kapağında asılılar!" Bende ona karşılık olarak tamam diye bağırdım. Şimdi ilk önce saçımı mı yapmam lazımdı yoksa  kıyafetlerimi giymem mi? Gömleği giyerken zaten saçım bozulmazdı, en iyisi saçımı yapmalıydım. Şuan en zor kısımda buydu.

40 dakikadır banyoda olan uğraşım sonucu fena değildi. İstediğim görüntüyü az çok elde etmiştim. Fakat önüme düşen o birkaç tutam hala orada duruyordu. Ama annemde öyle daha güzel göründüğünü söylemişti, öteki şekilde inek yaladı gibi olurmus. Onun için bir sıkıntı yoktu. Üzerimi de giyinip  son olarak parfümümü sıktım. Ve görücüye çıkar gibi annemle babamın yanına gittim.

15 dakika süren övgüler sonunda artık çıkmaya hazırdık.

Okula geldiğimde saat 3'e yaklaşmıştı. Canan hocanın odasına gidip onu beklemek en iyi seçenekti.

Canan hoca geldiğinde flörtöz bir ıslık çaldı.

"Ekinnn inanamıyorum ne kadar yakışıklı olmuşsun böyle." Dediği şeye güldüm. Bende Canan hocayı ilk defa böyle kıyafetlerle görüyordum. Dizlerinin hafif üzerinde biten şık siyah bir elbise giymişti.

"Teşekkür ederim sizde çok güzel olmuşsunuz."  Dediğim şeye samimi bir gülümseme ile karşılık verdi. Ondan sonra serginin yapılacağı alana gidesiye kadar kalan tüm detayları konuştuk.

Alana geldiğimizde saat 5'e gelmişti. 1 saat sonra sergi başlayacaktı. Çoğu kişi çoktan gelmişti bile. Gelen insanları ve resimleri görünce karnıma gerginlikten oluşan iğrenç bir his bindi. Bize ayrılan yere tablom çoktan konulmuştu.

Tabloma baktım. Darmadağın olan odasında yatağında sakin bir şekilde oturan bir kadın. Yere düşüp kırılan vazodan dağılan kırmızı gülleri boş bir ifadeyle izliyor. Tablomun en dikkat çeken kısmı bu kaosun içinde parçalanıp ortaya dağılan güllerin güzelliklerinden hiçbir şey kaybetmeyişleriydi. Tablonun geri kalan kısmı boğucu renkler ile döşeliydi. Buna zıt olarak güller çok canlı bir kırmızıdaydı ve tablonun geri kalanından çok daha detaylı bir çizime sahiptiler. Sergide ki tablolarin çoğunluğu fütüristik tarzdayken benim tablom natürelistti. Kararımdan pişman değildim. Kendimi resmime yansıtabilmemin en güzel şekli buydu.

Sergi başlamıştı, günümüzde sanat açısından aşırı önemli olan bir sürü isim gelmişti. Hepsiyle bizzat tanışma fırsatı bulduğum ve eserimi gösterebildiğim için kendimi inanılmaz şanslı hissediyordum. Birinden açık bir şekilde övgü bile almıştım.

Bunun yanında hiçbir bilgiye sahip olmayan aptal sosyetelerle de tanışmak zorunda kalıyordum. Orta yaşlı kadınların resmime değil de bana olan gereksiz ilgisi, açık bir şekilde korkutucuydu. Fakat ne deseler suratımda ki sahte gülümseme ile teşekkür ediyordum.

Yine aynı şekilde orta yaşlı bir çiftle olan konuşmamız tam bitmişti ki Canan hocanın heyecanlı sesini duydum.

"Kenan bey, geleceğinizden haberim yoktu." Sağ tarafıma döndüğümde elinde tuttuğu şampanya bardağı ile duran Kenan Altundağ'ı gördüm.

Yüzümde olan sahte gülümseme ben farketmeden silinmişti.

Canan hoca ile konuştukları birkaç kelime sonrası Canan hoca sırtımdan ittirerek beni ön plana çıkarıp tanıttı.

"Ekin Doğru, bugün okulumuzu temsil etmek için katılan öğrencimiz." Donakalmıştım, Canan hoca ben tek kelime dahi etmeden adamın önüne atmıştı.

"Memnun oldum, Ekin." Dedi suratında ki sıcak gülümsemeyle. Ve elini bana doğru uzattı.

RİYAKÂR (BxB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin